EFENDİMİZ’İN (sallallâhu aleyhi ve sellem) VE SAHABENİN BEŞER OLMA ÖZELLİKLERİ NASIL ANLAŞILMALIDIR?

Soru: Efendimiz ve sahabenin hata yapması ile ilgili olarak günümüzde ortaya atılan sözde düşünceler hakkındaki mütalâalarınız nelerdir?

Son zamanlarda Efendimiz’in de bir beşer olduğundan yola çıkılarak, O’nun ve etrafındaki insanların da hata yapmış olabilecekleri vurgulanmaktadır.

Gerçi, bütün insanların hata yapabileceği bizzat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) tarafından haber verilmiştir. Meseleye bu yönden bakacak olursak, onların da bu kaidenin içine girmesi gayet tabiîdir. Ancak, onların hatalarını, bizim gibi sıradan insanların hataları ile aynı seviyede değerlendirmek doğru değildir. Üstad’ın On Beşinci Mektup’ta belirttiği gibi, sahabenin kendi aralarındaki çekişmeleri bile, içtihat hatalarından kaynaklanmaktadır.

Meselâ; Hz. Ali (radıyallâhu anh) ile Hz. Muaviye (radıyallâhu anh) döneminde cereyan eden hâdiselerde, bazı sahabiler Hz. Ali tarafını tutup o grupta savaşa katılırken, bazıları da evlerinde oturmayı tercih etmişlerdir. Hz. Ali’nin (radıyallâhu anh) yanında yer alanlara, neden o grupta yer aldıkları sorulduğunda: “ ‘Efendimiz, bir yerde iki imam olursa birini öldürün!’ demiştir. Madem önce Hz. Ali’ye biat edildi, öyleyse ondan sonra çıkan kişi öldürülmelidir veya o insan gelip asıl imama biat etmelidir…” diyerek, kendilerinin Hz. Ali tarafını tutma sebeplerini açıklamışlardır.

Diğer taraftan, İbn Ömer gibi kendi evlerinde oturan sahabilere; neden Hz. Ali tarafını tutmayıp, kendi evlerinde oturdukları sorulduğunda da: Efendimiz, “ ‘Fitneler bir gün deniz dalgaları gibi toplum içinde yürüyecek (Başka bir hadiste, ‘Evlerinizin arasına fitnelerin yağdığını görüyorum.’ şeklindedir), o dönem geldiğinde kılıcınızı kırıp, evinizde oturunuz.’ buyurmuştu. Bundan dolayı da kendi evimde oturmayı tercih ettim.” demişlerdir.

Görüldüğü gibi, her birinin davranışlarını temellendirdikleri bir kısım delilleri var. Evet, Efendimiz’in İçtihat edip hata eden insana bir, isabet edene de iki sevap vardır.” fehvâsınca bütün ömürleri doğrunun yanında geçen, bu kudsî insanların davranışları, -velev ki yanlış da olsa- onlara hep sevap kazandırmıştır. Dolayısıyla onların bu hâllerini, bizim davranışlarımızla karşılaştırmanın ciddî bir iltibas olduğu kanaatindeyim.

Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) hata etmesi meselesine gelince; tabiat-ı beşer icabı, O da hata edebilir. Bu O’nun bir beşer olmasından dolayı da, tabiî karşılanmalıdır. Ancak O, daima teşrî makamında bulunduğu için, Cenâb-ı Hak, O’na hata etme fırsatını hiçbir zaman vermemiş veya O’nun yapmış olduğu hatayı, -onların hatalarını حَسَنَاتُ الْأَبْرَارِ سَيِّئٰاتُ الْمُقَرَّبِٖينَ çizgisinde değerlendirmek lâzımdır- hemen düzeltmiştir

Bu vesileyle günümüzde yer yer: “Allah Resûlü de beşerdi, O da hata yapmıştır…” türünden serdedilen düşüncelerin, masum görülmemesi gerektiği kanaatindeyim. Zira bu tür mülâhazaların mebdei, fukaha-i kiramı küçümsemekle; هُمْ رِجَالٌ نَحْنُ رِجَالٌ “Onlar da insandı, biz de insanız.” sözleriyle başlamıştı. Ebû Hanife, İmam Şafiî.. ne olacak dendiği dönemde ben, bu iş bir gün sahabenin ve Allah Resûlü’nün de sorgulanmasına gidip dayanacağı endişemi izhar etmiştim. Şimdi sadece onlar değil, maalesef bazı çevrelerce Kur’ân sorgulanmaktadır. Ve tabiî, bugün pek çok insanımız, bu kabîl virüslerle ruh hastasıdır. Bana göre o büyükleri küçümseyenler, değil Ebû Hanife, onun bir talebesi ile karşılaşsa idiler, o küçük dillerini yutup tazimle onun ayaklarına kapanacaklardı.

Konuyla alâkalı olması bakımından bir olayı anlatmak istiyorum. Bir ara Tokat’ın Artova kazasında zayıf, çelimsiz bir yapıya sahip eski belediye başkanı Şerif Bey isminde birisiyle tanışmıştım. Ben eskiden, çocukluğumda tuttuğum güreşlerde hiç yenilmediğimden bahsettim. Bunun üzerine o da hayatı boyunca güreşte hiç yenilmediğini söyleyiverdi. Bunu duyunca etraftakiler şaşkınlığa gömülmüşlerdi. Bu kısa şaşkınlık döneminden sonra Şerif Bey: “Çünkü hayatımda hiç güreş tutmadım.” deyiverdi. Tabiî hepimiz güldük. Evet, şu zamanda o büyük insanlara atıp tutmak kolay, ne var ki, günümüzün bu ucuz kahramanları kendi dönemlerinde zirve olan o imamlarla eğer karşılaşsa idiler güçlü bir pehlivan karşısında cılız bir insanın güreşmesi gibi komik duruma düşeceklerdi.

Hâsılı, onların hatalarıyla kendi hatalarımızı aynı seviyede tutmanın yanlış olacağı ve bu tür düşüncelerin arkasında art niyetlerin yattığı; o bakımdan da bu mülâhazaların masum görülmemesi gerektiği kanaatindeyim.

-+=
Scroll to Top