Düne kıyasla bugün İslâmî meseleleri anlatmak çok daha kolay. Tabii kitlevî büyüme ve çoğalma bu hususta önemli bir amil. Evet, kemmî plândaki bu gelişmenin, İslâmî meselelerin anlatılmasında ve kabul görmesinde önemli kolaylıklar temin ettiği bir gerçek.
Dün, herhangi bir dinî meseleyi anlatırken, okullarda ve okulların dışında arkadaşlarımız kim bilir ne kadar zorlanırlardı. İnkârcılık modasıyla, düşünce sistematiği alabora olmuş gençleri ikna etmek ve onların kendi özlerine dönmelerini sağlamak, zorlardan zordu. Ayrıca karşı tarafın tahribi de oldukça şiddetliydi. Bilhassa komünizm, tartışmasız bir gerçek gibi lanse edilmeye çalışılıyor ve bunda kısmen muvaffak da olunuyordu. Bir de tahripteki kolaylık araya girince, iş tamamen içinden çıkılmaz bir hâl alıyordu. Öyle ki, bugün ikna olan genç, yarın sarsılıyor ve hemen arkadaşlarımızdan uzaklaşıyordu. Diğer taraftan bize âit çalışmalar hür ve serbest bir ortamda da yapılamıyordu. Dört bir yandan tarassut ve tazyik altında tutuluyorduk. İş bununla da kalmıyor, toplum üzerinde bizim aleyhimize psikolojik bir baskı uygulanıyordu. Pek çok kimse bizim hakkımızda söylenenlere ve aleyhimizdeki iftiralara inanmasa bile, çekindikleri, ürktükleri için bizimle onların arasında sun’î mesafeler oluşuyordu. Hele bürokratlar ve devlet ricali.. Onlarla görüşüp konuşulması, -birkaçı müstesna- âdetâ imkânsızdı. Ve bilhassa da üniversitelerimiz.. oralarda din’ kelimesinin baş harfini bile ağıza almak, akla-hayâle gelmedik şeyleri göze almadan cesaret edilir gibi değildi. Ya şimdi öyle mi? Evet, bugünlerin kıymetini bilip, hizmet adına şükrünü eda etmek üzerimize bir vecibedir. Elbette her nimet kendi cinsinden şükür istediği gibi, İslâmî meseleleri kabulde gördüğümüz bugünkü suhulet ve kolaylık nimeti de, kendi cinsinden şükür isteyecektir. Hiç şüphesiz o da hem kemmiyet hem de keyfiyet itibariyle hizmet ritmini artırmakla olacaktır.