Cenab-ı Hakk’ın zat, sıfat, esma ve ulûhiyetiyle alâkalı hususlarda söz söylerken çok dikkatli ve edepli olunmalıdır. Bunlar, bizim idrak ve ihata çerçevemizi aşacak kadar engin ve derin konulardır. Bize âit kelimelerin dar kalıpları, ummanlaşan o manâları ifadeden her zaman aciz kalmıştır ve aciz kalacaktır. Bir kere onlar, keyfiyet ve kemmiyetten münezzeh ve müberradırlar. Evet, elimizde onları ölçecek ne bir ölçü ne de bir kıstas vardır. Bütün mukayese usûllerinin iflas ettiği böyle bir zeminde, düşünceleri beyâna dökmenin en beliğ yolu sükuttur, konuşmamaktır. Ne var ki bazen izah adına konuşmak zarureti hasıl olabiliyor. Öyle zamanlarda da, Bediüzzaman Hazretlerinin tavır ve anlayışı bizler için bir ölçü olmalı ve yapılan izahlarda mutlaka münezzeh, mukaddes, müberrâ’ gibi edep ifadeleri kullanılarak Cenab-ı Hakk’a âit ‘Şe’niyetler’ öyle anlatılmalıdır. Yoksa O Zat-ı Ecell-i Alâ’dan herhangi birinden bahsediyor gibi bahsetmek hatadır ciddi bir saygısızlık ve cehâlet ifadesidir. Halbuki ne cehâlet ne de saygısızlık mü’mine yakışır sıfatlar değildir..
Bölümler
Yüklenecek konu kalmadı!