Paradoksların Cenderesinde
Günümüzün hayat felsefesi, topyekün nesilleri fıtrat kanunlarıyla karşı karşıya getirdi ve onlarla çarpıştırdı. Bugünün insanı, düşünceden tasavvura, tasavvurdan davranışlara kadar, tabiîliğin karşısında ve yapmacıklarla iç içe… O, hiç düşünmeden hayatın hemen her kesiminde, fıtratı ve fıtrîliği hoyratça baltaladı ve kendini sun’îlik akımlarına kaptırıp gitti. Düşünüp planlamasında, düşüncelerini sisteme koymasında; yiyip içme ve yatıp kalkmasında, ferdî ve içtimaî bütün davranışlarında; talim ve terbiye gibi ruhu insanlığa yükseltme hamlelerinde ve bu husustaki sistem ve metodunda; içtimaî ve iktisadî problemlerini halletmesinde ve dünya ile alâkalı bütün iç ve dış politikasında hep kendinden kaçtı ve haricî kriterlerin tesirinde kaldı.
Takdir toplamak için düşündü; alkışlanmak için iş yaptı; gösteriş için evini, bürosunu tefriş etti; görenek ve tiryakilikler uğrunda boyunu aşkın masraflara girdi ve imkânları elversin, vermesin kendini fantezilere kaptırarak gidip gırtlağına kadar lükse gömüldü. Eldeki imkânlar, sınırlılığını korurken; ihtiyaçlar, altından kalkılmaz buudlara ulaştı. Ve tabiî bu uğurda haysiyet ve şeref hırpalandı; izzet ve onur rencide oldu. Daha sonra ise, meşru, gayri meşru ayırt etmeden her yolla kazanç teminine tevessül edildi… Kazanılan şeyler karşılığında, her biri cihandeğer ve dağlar cesametinde pek çok şey kaybedilmesine rağmen, çeşitli paradokslarla aşına aşına, özünü yitirmiş günümüzün nesilleri, bunu bir türlü göremedi veya her nedense, görmek istemedi..!
Fantezi ve lüks hayat düşüncesi, kendini beğendirme arzusu, bir kısım görenekler ve aşağılık duygusundan kaynaklanmaktadır. Oysaki, milletleri mutluluk içinde yaşatan, lüks ve fanteziden ziyade, ruh yüceliği, iyi ahlâk ve fazilettir. Debdebe ve fantezilere kendini kaptırmışlık ise, bütün ahlâk ve fazilete zıttır. Kabul edelim ki, lüks, zenginliğe alâmet ve bir kesim için de kazanca sebep olmaktadır. Ama, rica ederim; hiçbir müspet neticesi olmayan bu işlerden ne elde edilecektir? Böyle, her yolla servet arzusu karşısında insanlık ve fazilet ne olacaktır? Ahlâk ve mürüvvetin yerini para ile doldurabilecek miyiz? Evet, para ile her şey satın alınabilir; ama ahlâk ve fazilet asla..!
Dünyevî ziynet, lüks ve debdebe gibi küçük ve mânâsız arzularla alçalmış ruhların büyük ve mukaddes düşüncelere yükselmeleri, yüce mefkûreler uğrunda kavga vermeye hazırlanmaları tamamen imkânsızdır. Gayret etseler bile, kırılmış cesaretleri ve felç olmuş iradeleriyle kat’iyen bunu başaramayacaklardır. Böyleleri, hep budalaca pohpohlara alıştıklarından, çevrenin mürâice takdir ve alkışları, onlar için mükâfatın en değerlisi olacaktır.
Böyle bir toplum içinde varlığa erme felaket ve bahtsızlığına uğramış bir fert, içinde yetiştiği topluma uyma ve onun mânâsız bir kısım kaide ve prensiplerine riayet etme yolunda, pek çok iyi ve güzel şeyleri feda edecektir. Aman Allahım! Meğer insanlar, ne budalaca düşüncelerle, ne büyük şeyleri kaybediyor ve nelere katlanabiliyorlarmış..!
Aşırı lüks ve ziynetperestlik, insanlardan fazilet ve güzel ahlâkı alıp götürdüğü gibi gerçek sanat anlayışı ve zevk-i selimi de bütün bütün öldürdü. Ve artık günümüzde, güzellik telâkkisi öylesine bayağılaştı ki; bu anlayışla, ne dâhiyane düşünceleri inkişaf ettirip geliştirme, ne de sanata yeni buudlar kazandırma kat’iyen mümkün olmayacaktır. Hatta aramızda bir kısım fevkalâde istidatlar bulunsa bile, bunlar, zevk ve sanat anlayışından mahrum muasırları tarafından takdir edilmeyecekleri düşüncesiyle, çocuksu eserlerle kendilerini küçültecek, müşteri ve alkışçıların seviyesine inecek ve hiçbir zaman inkişaf etme fırsatını bulamayacaklardır.
Evet, böyle bir atmosfer içinde, ne güzellik aşkı, ne gönülde ilhamların coşması, ne de sanatkârlık ruhu kat’iyen gelişemez. Böyle bir anlayış içinde, sanat perişan, sanatkâr bir satıcı, sanatseverler de muhtevadan habersiz, dış yaldız ve kabartmalara hayran bir sürü çocuklardır.
Dış tesir ve baskılarla ruhta köleleşmiş bugünkü nesiller, dönüp kendi özlerini bulacakları, fıtrat kanunlarına dehalet edecekleri, varlıklarının toprak ve tohumlarına sahip çıkacakları güne kadar da, bu eziklik ve bu perişaniyet devam edeceğe benzer.
Günümüzün, zevksizlik ve derbederliğini görüp düşündükçe, eski devirleri hasretle yâd etmemek elden gelmiyor. Kudret elinin hazırladığı incelerden ince programa göre ve kudsîlerin eliyle, tekrar tekrar tabiat kazanında karıştırılıp hallaç edilen pırıl pırıl o fıtrî hayat, rengârenk güzellikleri ve kanaviçe zarafetiyle, uzaklaştığımız kendi yamaç ve kendi kıyılarımız gibi artık çok gerilerde kaldı…