Pişmanlıklar Kuşağı
Arkada bıraktığı günlere bakıp da pişmanlık duymayacak az insan vardır. İyiler, neden daha mükemmel olmadıklarını düşünerek; kötüler de, işledikleri fenalıkların yüz kızartıcı çirkinliklerini görerek hasret ve inkisar içinde iki büklüm olup inleyeceklerdir.
Genç kuşakları ihmal edip nefsaniliğin karanlık lâbirentlerinde yapayalnız bırakanlar, onların her gün biraz daha azmanlaşmalarına seyirci kalanlar.. kitleleri millî kültür ve millî düşünceden mahrum edenler, çekip onları şehevânilik bataklığında çürütenler.. fenalara ve fenalıklara yahşî çekip gününü gün etmek isteyenler, ülkenin dört bir yanına kozmopolitlik tohumlarını saçarak millî şuur ve millî mefkûreyi öldürenler.. özünden ve ruh kökünden uzaklaşmayı mârifet ve medeniyet sananlar, ilim yuvalarını bu Cehennem zakkumunun meşcereliği1 hâline getirenler.. yıllarca can alıcı hasımlarımızı dost bilip onlara dostluk türküleri söyleyenler, göz göre göre bütün değer hükümlerimizi yerle bir edip halihazırdaki şu hazin manzarayı hazırlayanlar.. cismanî ve bedenî hazlarını, her şeyin önüne geçirip çılgınlık ve hezeyana girenler; bunların hâline imrenip, kelebeklerin kendilerini ateşlere attıkları gibi, gidip gidip levsiyâta gömülenler.. medeniyet deyip, yenilik deyip çeşit çeşit yabancı düşünceye pey-çekenler; olup biten bunca şey karşısında, bir kerecik olsun, irkilmeyen ve ürpermeyenler.. en alttakiler, onların da altındakiler; en üsttekiler, onların da üstündekiler… Bir gün mutlaka, ettiklerine nadim olup ağlayacaklardır!.. Ne var ki, o günkü ah u enîn ve çığlıklar hiçbir işe yaramayacaktır.
Çeşit çeşit nedamet düşüncelerinin bir sis gibi ortalığı sardığı o gün; keşke, “Düşünce dünyamla bir çığlık olup her yanı sarsaydım; sarsaydım da bütün ölü gönüllere ruhumun ilhamlarını duyurabilseydim.” deyip dövünen ve pişmanlıklar içinde kıvranan çaplı ve çalımlı yüksek himmetlerin nedametleri duyulacağı gibi; bütün bir hayat boyu, kayda değer hiçbir iş yapamamış, hiçbir fedakârlığa katlanamamış ve koskoca ömür sermayesini zayi etmiş kimselerin de pişmanlıklarla inleyip şaşkın şaşkın sağa sola tosladıkları görülecektir.
İhmallerin birer dev felaket hâlinde çevreyi sardığı, ekilen Cehennem tohumlarının başak bağladığı, dört bir tarafın kararıp gözlerin döndüğü ve yürekler acısı bu hazin manzaranın herkesi dağidar edip dize getirdiği o gün, “keşke” diyecekler:
Keşke, bugünleri dünden görebilsek ve bu felaketleri hazırlayan karanlık ruh ve karanlık çehreleri vaktinde sezebilseydik; sezebilseydik de, bugünkü çaresizliklere ve bu âh u efgâna düşmeseydik..!
Keşke, aldatıcı ruh ve mürüvvet bilmeyen bir kısım simalarla aramızda, aşılmaz dağlar bulunsaydı da hicranı bir dert, dostluğu bin hasret, vefasız bir güruh arkasına düşüp ömrümüzü zayi etmeseydik..!
Keşke, sağduyulu, sağ düşünceli aydınlık yolun muhasebe insanları arasında yerimizi alabilseydik de hesapsızlığın bağrında gelişen bugünkü anaforlara kapılıp gitmeseydik..!
Keşke ilimlerle dimağlarımızı, inanç hakikatleriyle de gönüllerimizi aydınlatarak Yüce Yaratıcı ve O’nun şaşmaz şanlı elçisi Ufuk İnsan’ın ak yoluna bağlılığımızı koruyabilseydik de ruhlarımızı saran şu bin bir hezeyan, gönüllerimizi dolduran şu iç içe gurbet ve yalnızlıkları görüp hissetmeseydik..!
Keşke, ibret dolu sayfalarıyla maziyi yâda getirip, onun aldatmayan ve aydınlatıcı derslerinden alacağımız feyizlerle, geçmişimize yaraşır bir parlak gelecek hazırlamaya muvaffak olabilseydik..!
Evet, bugünkü her pişmanlık, dünkü ihmal, dünkü gaflet ve dünkü umursamazlığın acı birer meyvesi olarak karşımıza çıktı. Yarınlar da, acı-tatlı her türlü semeresiyle bugünün bağrında gelişip hazırlanmaktadır. Bu itibarladır ki, çok yakın bir gelecekte, milletçe ya “keşke keşke”lerle kadere taşlar yağdırıp geçmişi hasretle anacağız yahut onu ve kahramanlarını hayırla yâd edip tâli’imize tebessümler yağdıracağız…
1 Meşcerelik: Ağaçlık, koruluk.