EN BASİT ŞEYLERE GÖSTERİLEN İHTİMAM
Bu mevzuda sadece küçük bir misal arz etmek yeter zannederim.
Selüloz maddesi ağaçların içinde liğninle beraber odunun temel rükünlerini teşkil eder.
Çeşitli sanayi maddelerinde kullanılan selülozun kâğıt sanayiinde ayrı bir yeri vardır. Ayrıca o, elastikiyetiyle, ağaçların rükû eder gibi eğilmelerini ve bu esnada kırılmamalarını temin eder.
Selülozun, erimesi ve hazmı çok zordur. İnsan selülozlu maddeleri yese eritemez. Ancak geviş getiren hayvanların salgıladıkları enzimler selüloz maddesini çözebilir. Selüloz, hayvanın vücudunda faydalı hâle gelir ve biz de ondan istifade ederiz. Hatta dışkısından dahi gübre olarak yararlanıyoruz. Âdeta hayvanlar, selülozlu maddelerin faydalı hâle getirilmesi için bir fabrika gibi çalışıyor.
Fakat bu kadar çok selüloz maddesinin hepsini hayvanlar yiyemez. Dolayısıyla yere dökülenler de olur. Bunlar da yerdeki bakterilerin akıl durdurucu faaliyetiyle küçük moleküller hâline getirilir. Bir taraftan toprak bunlardan istifade ederken, diğer taraftan yeryüzü kerih kokulu maddelerden kurtulmuş ve temizlenmiş olur.
Bakteri deyip geçmemeliyiz. Şöyle bir düşünelim. Hz. Âdem’den bu yana ölmüş olan insanlar, dünya kurulduğundan beri ölmüş olan hayvanlar ve bitkiler eğer çürümeselerdi acaba bugünkü hayattan eser kalır mıydı? Meseleyi bu kadar uzatmaya lüzum da yok. Birkaç sene içinde yaşayıp ölen sinekler eğer çürüme ameliyesine tâbi tutulmasalardı, yeryüzü birkaç santim kalınlığında sinek ölüleriyle örtülecek ve insan adım atacak yer bulamayacaktı.
Görüldüğü gibi Cenâb-ı Hak en küçük varlıklara büyük işler yaptırıyor. Bir avuç toprakta milyonlarcası bulunan bakterilere, yeryüzünün temizlik vazifesini gördürüyor.
İşte böyle, selülozu ve bakteriyi başıboş bırakmayan, bu basit ve küçük varlıklara büyük bir ihtimam gösteren Allah (celle celâluhu) nasıl olur da insan gibi, kâinatın sultanı olan bir varlığı başıboş bırakır? Bu asla mümkün değildir.