Yusuf sûresi, 12/19-20

وَجَۤاءَتْ سَيَّارَةٌ فَأَرْسَلُوا وَارِدَهُمْ فَأَدْلٰى دَلْوَهُ قَالَ يَا بُشْرٰى هٰذَا غُلَامٌ وَأَسَرُّوهُ بِضَاعَةً وَاللهُ عَلِيمٌ بِمَا يَعْمَلُونَ ۝ وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍ وَكَانُوا فِيهِ مِنَ الزَّاهِدِينَ

“(Gelelim Yusuf’a) Öteden bir kafile gelmiş, sucularını kuyuya göndermişlerdi. Saka vardı, kovasını sarkıttı. ‘Müjde! Bir çocuk buldum!’ dedi. Kafiledekiler, ticaret malı olarak satmak niyetiyle onu gizlediler. Ama Allah Teâlâ, onların ne yapacaklarını pek iyi biliyordu!

Nihayet Mısır’a varınca, onu çok ucuza, birkaç dirheme sattılar.
Zaten onlar bu konuda oldukça müstağni davranmışlardı.”

Köle Pazarında Bir Çocuk Güzeli

Çöl ortamında kuyuya atılan bir çocuğun oradan sağ çıkması mümkün değildir. Fakat Yusuf (aleyhisselâm), Allah’ın izni ve yardımıyla bir kervan sayesinde oradan çıktı. Onu kuyudan çıkarıp satanlar, tüccar kafilesiydi. Bu yüzden Hazreti Yusuf’u bulur bulmaz ilk akıllarına gelen şey, onu bir ticaret malı olarak satmak oldu. “Çok güzel bir çocuk, onu evlat edinelim.” demek akıllarına gelmedi. Tüccar oldukları için hemen kaç para edeceğini düşündüler, sonra da götürüp köle pazarında az bir paraya sattılar. Neyi kaçırdıklarının farkında değillerdi.

Kuyuya atıldıktan sonra oradan çıkarılması Hazreti Yusuf için sürpriz bir nimet oldu. Çünkü zahirî sebeplerin tükendiği yerde hiç beklenmedik şekilde Allah’ın yardımına mazhar oldu ve kervancıların eliyle ölümden kurtuldu. Devamında kuyudan çıkaranların bir iyilik yapıp onu evine teslim etmelerini bekleyebilirdi. Ancak azıcık ümidin yeşerdiği o anda başka bir imtihanla yüz yüze geldi: Pazarda köle olarak satılacaktı. Hem de ucuz bir fiyata!

Zühd, rağbet göstermeme, arzu etmeme, değer vermeme, terk etme, müstağni davranma anlamlarına gelir. Dünyaya değer vermeyip onun fani yönünden yüz çeviren, dünya sevgisini kalbine koymayan, ahiret arzusuyla kendini ibadete verenlere zahit denir. Bu tarife göre, وَكَانُوا فِيهِ مِنَ الزَّاهِدِينَ âyetini “Onlar bu konuda (Yusuf hakkında) zahitçe hareket ettiler, ona değer vermediler, müstağni davrandılar, onun kıymetini bilemediler.” şeklinde anlayabiliriz.

Diğer yandan burada biraz kınama ve istihza üslubu vardır. Buna göre ifade edilmek istenen mânâ şudur: Ne zahit insanlardı ki (!) Hazreti Yusuf gibi güzel bir insana bile rağbet etmediler. Hâlbuki o, rağbet edilmesi, kıymetinin bilinmesi gereken değerler üstü değere sahip biriydi. Fakat zahit davranacağız derken büyük bir fırsatı kaçırdılar.

Hazreti Yusuf’u köle olarak satanların onun kardeşleri olduğu yönünde rivayetler de vardır.81 Bu rivayetlere göre, kervancılar onu kuyudan çıkardıktan sonra kardeşleri sahiplendi ve hemen orada kervancılara sattılar. Nitekim Eski Ahit’te olay az farkla bu şekilde yer almaktadır.82 Tefsirlerde her iki görüşü de destekleyen yorumlar vardır. Âyetin ifadesi mutlak olduğu için iki mânâ da muhtemeldir.

Hazreti Yusuf’u satanların onun kardeşleri olduğunu düşündüğümüzde şu mülahazalar söz konusu olabilir: Evvela onun gelecekte önemli bir konuma yükseleceğini ve büyük bir misyon eda edeceğini bilemediler. İkinci olarak, onu üç beş kuruşa satarak o dönemin anlayışına göre onun değerini oldukça düşürdüler. Üçüncü olarak da hür bir insanı köleleştirmek suretiyle onu değersizleştirdiler ve ondan haram kazanç elde ettiler. Bu son yaklaşıma göre بِثَمَنٍ بَخْسٍ ifadesi, ‘haram para’ anlamına gelmektedir. Üst üste işledikleri bu günahlarla aslında yapmak istedikleri şey, Yusuf’un (aleyhisselâm) bir an evvel o civardan gitmesiydi. O telaş ve aceleyle elleri ayakları birbirine dolaşıyordu. Bu psikolojideyken onun gerçek değerini düşünemezlerdi. Görüldüğü gibi âyette resmedilen ruh hâleti, Yusuf’u satanların onun kardeşleri olduğu görüşüne daha uygun düşmektedir. Bu yaklaşıma göre, köle alışverişinin normal olduğu bir dönemde tüccarların onu götürüp telaşla birkaç kuruşa satmaları çok muvafık görünmüyor. Onların telaş etmelerine gerek yoktu ve dolayısıyla rahat bir şekilde istedikleri fiyata satabilirlerdi. Hızlı bir şekilde elden çıkarma psikolojisi kardeşleri böyle katmerli suçları işlemeye sevk etmişti. Ardından suçlarını itiraf edecekleri güne kadar uzun bir dönem suçluluk psikolojisi içinde yaşadılar.

Yusuf’u tüccarların sattığı yönündeki görüşü esas aldığımızda şu mülahaza da muhtemeldir: Issız bir kuyudan garip bir şekilde güzel bir çocuğun çıkması normal bir şey değildir. Bu hayret edilecek bir durumdur. Kuyudan su çıkaran tüccarın يَا بُشْرٰى هٰذَا غُلَامٌ “Müjde! Bir çocuk buldum.” cümlesi hem anlam yönüyle hem de musikisiyle bu hayreti ifade etmektedir. Hayretlerinden şu düşüncelere kapılmış olabilirler: “Belli ki bu çocuk bir maceraya kurban gitmiş. Onun mutlaka bir sahibi olmalıdır. En iyisi, sahibi gelmeden onu alıp gidelim ve üç beş kuruşa da olsa satıp bir an evvel elimizden çıkaralım. Eğer gerçek değerine satmaya çalışırsak vakit kaybederiz. Bu esnada çocuğun sahipleri gelir, onu elimizden alırlar. Böylece kazanacağımız üç beş kuruştan da mahrum kalırız. Satıp işimize bakalım!”


81 Bkz.: es-Sa’lebî, el-Keşf ve’l-beyân, 5/204; el-Beğavî, Meâlimü’t-tenzîl, 2/415.

82 Tekvin, 37: 26-28.

-+=
Scroll to Top