Yusuf sûresi, 12/45-46

وَقَالَ الَّذِي نَجَا مِنْهُمَا وَادَّكَرَ بَعْدَ أُمَّةٍ أَنَا أُنَبِّئُكُمْ بِتَأْوِيلِهِ فَأَرْسِلُونِ ۝ يُوسُفُ أَيُّهَا الصِّدِّيقُ أَفْتِنَا فِي سَبْعِ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعِ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ لَعَلِّۤي أَرْجِعُ إِلَى النَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَعْلَمُونَ

“O iki arkadaştan kurtulanı, aradan geçen bunca zamandan sonra, işte ancak o sırada, Yusuf’u hatırlayıp dedi ki ‘Rüyanın tabirini size ben bildireceğim. Hele siz beni hapishaneye bir gönderiverin!’ Hapishaneye gidince: ‘Yusuf! Sözü doğru ve isabetli olan aziz dostum! Şu müşkil rüyanın tabirini bize bildir lütfen: Yedi semiz ineği yiyen yedi cılız inek ve yedi yeşil başak ile yedi kuru başağın anlamı ne olabilir? Ümit ederim ki isabetli yorumunu öğrenip ilgili insanlara aktarırım, böylece onlar da doğruyu öğrenir ve senin kıymetini bilirler.’”

Melikin Rüyası Hazreti Yusuf’a Soruluyor

Kur’ân’da konular bazen detaylı bazen özet hâlinde sunulur. Özet hâlinde anlatımlar, belagat ilminde ‘icaz’ kavramıyla ifade edilir. İcaz, bir mânâyı ya da bir konuyu az sözle özlü şekilde ifade etmek demektir. Bu durumda bazen bir kelime, pek çok mânâyı içinde barındırır. İcaz, ikiye ayrılır: İcaz-ı kısar ve icaz-ı hazf. İcaz-ı kısar, birkaç kelimeyle pek çok anlamı ifade etmek demektir. Bunun Kur’ân’da örneği çoktur. İcaz-ı kısarı örneklerle açıklamayı ilgili eserlere havale ederek ‘icaz-ı hazf’i biraz açalım. İcaz-ı hazf, bir konu anlatılırken sözün bazı kısımlarının zikredilmeyip atlanmasıdır. Atlanan yerler bir harf olabildiği gibi bazen bir kelime, bir cümle yahut cümleler de olabilir. Fakat bu atlamayla mânâ değişmez ve bozulmaz. Çünkü zikredilen yerlerde, atlanılan kısımlara dair zihnin kolaylıkla intikal edebileceği işaret ve deliller vardır.

Kur’ân’da bu tür icazın pek çok örneğini göstermek mümkündür. Biz sadece, burada üzerinde durduğumuz iki âyete bakalım: 45. âyetten 46. âyete geçerken icaz-ı hazf yapılmıştır. Yani iki âyet arasında söylenebilecek birkaç cümlenin zikrine gerek duyulmamıştır. Mesela “Beni hapishaneye gönderin.” denildikten sonra şu cümleler zikredilebilirdi: “Gidip Yusuf’a rüyanın tabirini sorayım dedi. Bunun üzerine onu hapishaneye gönderdiler. Yusuf’u buldu ve ona dedi ki…” Görüldüğü üzere bu cümleler atlandığı hâlde mânâda herhangi bir boşluk yoktur. Okuyucu, bu icazlı ifadeler yardımıyla kıssanın anlatılmayan kısımlarını kendi zihninde kolaylıkla canlandırabilir. Zira ihtiyaç duyulan az sayıdaki kelime ve cümlelerle konu gayet anlaşılır bir surette ifade edilmiştir.

-+=
Scroll to Top