Sıradan Biri

Bana, dünyaya Fatih gibi bir hükümdar olarak gelmeyi teklif etseler ben yine Korucuk köyünde Râmiz Hoca ve Refîa Hanım’dan doğmayı, sıradan bir insan gibi dünyaya gelmeyi ve Kestanepazarı’ndaki olduğu şekilde öğretmenlik yapmayı tercih ederdim. Ne kendime hizmet ne fâikiyet mülâhazası; âhad-ı nâstan biri olarak kalmayı cihan hükümdarlığı ile değiştirmem. Bana göre en büyük mazhariyet Hak rızası, en önemli vazife de “i’lâ-yı kelimetullah”tır.

İman

İman çok önemli bir referanstır ve o, çok uzun bir yolculuğun en büyük beraat nişanıdır.

Geçim Darlığı

Geçim darlığı, fakirlikten farklıdır. İnsan, Allah’ın verdiğine kanaat ederse geçim darlığı çekmez. Şayet gözü açsa, ne kadar da zengin olsa yine geçim darlığından kurtulamaz.

İslâm Düşüncesi

Temelde İslâm, dinamik bir sistemdir ve ancak hareketle inkişaf eder; işlettirilmediği takdirde ise güdük ve kısır kalır. Yaşama ve pratik, bu sistemin ruhu demektir.

Şükür Fabrikası

İnsan her şeyi Allah’tan bilmeli ki, bir şükür fabrikası gibi hep şükran üretsin. Her şeyi Allah’tan bilen insanın kalbi sürekli şükür mülâhazasıyla atar ve hep tevhid soluklar. Aksine o, bazı şeyleri kendinden bilirse, o kalbin by-pass’a ihtiyacı var demektir.

Hac ve Evlilik Diploması

Hacca gitmek isteyenlerle evlenmek isteyenlere diploma vermeden hacca göndermemeli ve evlendirmemeli. Haccın tamamiyeti, şuurlu ve eğitimli olmakla, evlenip ana-baba olmak da ancak konuyla alâkalı talim ve terbiye ile arızasız gerçekleşebilir.

Stres

Stres, inancı, ümidi ve gelecek adına hayali olmayan insanların yaşadıkları hâlin adıdır. İnanan insanda ise hafakan veya can sıkıntısı olur.

Gece İbadeti

Sabah namazı, şevkle eda edilecek şekilde gece ihya edilmeli. Sabah namazının ruhunu yıkacak ve onun gafletle eda edilmesine sebebiyet verecek gece ise mutlaka terk edilmelidir. Evet sabah namazı farzdır, dolayısıyla terk edilmez. Geceyi ihya ise nafiledir. Geceyi ya yatıp sabah namazına ulaşacak bir zaman diliminde ihya etmeli ya da erken kalkıp vazifeyi yaptıktan sonra sabah namazına kadar dinlenmeli, sonra da huzur içinde onu eda etmeli. Çünkü Hakk’a yaklaşma kabiliyeti farzlarla açılır. Farzlarla açılan bu Allah’a yaklaşma kapısı nafilelerle tahakkuk eder. Bir kere farzlarla o kapıdan içeriye giremeyen, sonra onu nafilelerle yakalayamaz. O, kapıdan içeriye girmemiş sayılır. Farzlar ölçü üstü, tartı üstüdür ve öyle kabul edilmelidir.

Kavganın Küçüğü Yoktur

Hiçbir şeyin küçüğü olmadığı gibi toplumsal hayatımızda kavganın, kavgaya götüren mülâhazaların ve yangının da küçüğü yoktur.

Virüs

Bir yerde bir virüs meydana gelince, o orada hemen kendi nev’inin bayrağını dalgalandırmak için seri üremeye geçer.

Dua Mülâhazaları

Mülâhazalarımı dua şeklinde ifade edecek olursam şöyle derim: Allahım! Hidayet isteyen ve Senin hidayet murat buyurdukların, bana saldırsalar bile, Sen onları her türlü musibetten koru. Senden hidayet istemeyen ve Senin de hidayet murat buyurmadıklarına gelince onları Sana havale ediyorum.

Zor Zamanlarda İnsan

İnsanların ağırlıkları ve mukavemet güçleri fırtınalarda belli olur. Bazen dev gibi görünen insanlar, küçük fırtınalarda yerle bir olabilir. Bu yüzden Allah’tan mukavemet istemek ve رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا “Rabbimiz! Kalblerimizi kaydırma!”1 duasını da dilden hiç düşürmemek lâzımdır.

Dine Vefa

Dine çok vefalı olmak demek, çok rahatlıkla Allah’ın bize verdiği her şeyi O’nun yoluna feda edebilmek demektir.

İnsan Hayatındaki Tahavvüller

İnsan hayatıyla alâkalı umumî değişim ve tahavvüller lâakal 25 sene ister…

Zalim, Cezasız Kalmaz

İşlenen günahlar zulüm derecesine varınca Allah, o günahları affetmez. Şunda zerre kadar şüphe edilmemelidir ki zalim, kesinlikle cezasız kalmaz. “Zulüm ile âbâd olanın, mutlaka âhiri berbat olur.”

Millî Günah

Türkçeyi güzel kullanmamak millî günah, güzel Türkçeyi mefkûremizin emrine vermek de en büyük sevaptır.

Kendine Çok Güvenmek Aldanmışlıktır

İnsan, müşâhede ve mükâşefenin en zirve noktalarında da olsa kendine asla güvenmemelidir. Allah Resûlü’nü tanıyıp iman eden, hatta dizinin dibinde bulunup ondan hadis rivayet edip de daha sonra yalancı peygamber Müseylimetü’l-Kezzab’ın ordusuna katılarak onun saflarında ölen kimseler bile vardır.

Evet, mü’min kendine çok güvenmemeli ve ahireti adına hep endişe duyarak tir tir titremelidir.

Türkçe

Türkçeyi bir dünya dili hâline getirmek vaciptir; evet bana göre milletçe Türkçeyi öğrenmek vacip, iyi kullanmak sünnet, inceliklerine vâkıf olmak da müstahap mesabesindedir.

Vicdan Yalan Söylemez

Âfâkî ve enfüsî delillerin yanında vicdana kulak verildiği takdirde o da “Allah” der ve vicdan, hakikati kendi enginliğinde duyduğu an, bütün delil ve kitapları bir tarafa bırakır. Acz ve fakrını hissetmesiyle hiçbir delile ihtiyaç duymadan, çok defa da bir ıztırar hâliyle “Allah” der ve O’na dayanır. Hele esbabın bilkülliye sukut ettiği an insan vicdan kulağıyla kendini dinleyebilse çok farklı buudlarda farklı hakikatlere şahit olur.. evet vicdan ve fıtrat asla yalan söylemez.

Eşyanın Rab’le Münasebeti

Ehl-i Sünnet, bütün varlıktaki yaratılışı “iktiran” ile doğrudan Allah’a bağlamış ve varlıktaki bütün değişik hâl ve münasebetleri hakikî sahibine vermesini bilmiştir. Peygamberler, mahiyet-i eşyanın Rab’le olan münasebetinin nasıl olduğunu, eşyanın bütün isim ve tecellîlerini Cenâb-ı Hak’tan doğrudan öğrenmişler ve daha sonra da bu isim, sıfât ve tecellîleri bizlere de talim etmişlerdir.

Bizim Müziğimiz

Âdeta bir ibadet neşvesi içinde icra edilen bizim müziğimiz varken, Batı müziğinin yamalı bohça gibi bize mâl edilmeye çalışılmasının ne anlamı var bilemiyorum. Bizim müziğimiz, bizim ruhumuzun sesi soluğudur ve bizi anlatmaktadır.

Salât ü Selâm Getirmek

Büyükleri tazimle ağza alma ve ifade etme, edeb ve vefa adına çok önemlidir. Günümüzde insanlar arasında âdeta bir ağız bozukluğunun giderek yaygınlaştığı görülmekte. Bence bu, tamiri gereken bir yırtıktır ve mutlaka onarılmalı ve büyükler her ağza alındığında tazimle dile getirilmelidirler. Hele Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) adı zikredildiğinde salât ü selâm..! Onda kat’iyen gevşeklik gösterilmemelidir. O’nun isminin yazılı olduğu yerlerde de ihmal göstermeden her defasında salât ü selâm açılımıyla birlikte yazılmalıdır.

Esbapta Kusur Etmemek

Esbapta kusur etmemek, daha sonra kadere taş atmama açısından çok önemlidir…

Islahçı

Kur’ân-ı Kerim ve hadis-i şerifler takdirle ıslahçıdan bahsederler; ne var ki, ıslah da bilgi ve mârifet ister.

Kur’ân’ı İyi Anlama

Kur’ân iyi anlaşılsa, onun Sünnet’e verdiği değer de anlaşılır.

Meşveret İnsanı

İnsanlar dâhi olacaklarına, meşveret insanı olsunlar…

Kötülük

Başkasının size yaptığı kötülük, sizin başkasına yaptığınız kötülüğü mazur kılmaz.

Dünyevîlik Biti

Dünyevîlik her geçen gün bir kısım sineleri daha bir sarıyor; evet farkında olmadan sürekli sarsılıyoruz.

Kendini Kontrol

İnsan, “Durmam gereken yerde duruyor muyum? Kalbim nasıl? Vefalı mıyım?” diye her an kendi kendini kontrol etmelidir.

Müslümanlık

Müslümanlık münaferet atmosferinde anlatılmaz. Zira nefret ortamında en mâkul hakikatler bile tepki görür; o, muarefe ve muvazene ortamında anlatılmalıdır.

İçin Sesi

Bir insan “Sübhanallah” demeye niyet etti ve “Süb” dedi.. ardından baktı ki bu, içinin sesi değil, başka mülâhazalar var, hemen kesmeli ve kelimenin devamını getirmemelidir.

Öğrenmek ve Yaşamak

Öğrenmek ve yaşamak, pilotluk ve uçmak gibidir. Bir insan hiç uçamayacaksa onun ağır pilotluk eğitimi almasının da bir mânâsı yoktur. İnsan, uçmayı iyi öğrenmeli, ondan sonra da uçmalıdır.

Montaj Hayat Olmaz

Müslüman, Müslümanca inanmalı, yaşamalı, oturmalı, kalkmalı ve en küçük bir şeyi bile imanla irtibatlandırıp Allah’a bağlamalıdır.

Kalbin Gıdası

Nasıl ki, yemede bile bir usûl var, öyle de kalbin gıdasını sunmakta da bir usûl olmalıdır.

Kendini Sıfırlama

İnsan kendini sıfırladığı nispette Allah’a yaklaşır. Aksine az da olsa kendine bir şey atfettiğinde de Allah’tan uzaklaşır. Sonsuz karşısında kendini sıfırlama çok önem arz etmektedir. Çünkü iki sonsuz yoktur. Sonsuz olmayan ortada da olamaz. Evet, Sonsuz karşısında sıfır olma insan için en ideal ufuktur.

Dini Bilenler

Dini bilenler dinde çok lâubalî hareket etmekte ve gayriciddî davranmakta; bunun neticesi olarak da muhatapların sinelerinde tesir ve mehâbet uyaramamaktalar.

Allah’ı Hatırlatan İnsan

Günümüzde simasına bakıldığı zaman Allah hatırlatan insan2 sayısı oldukça az. Neye ihtiyaç varsa onun üzerinde durmak lâzım. Bence bizi farklı kılacak bir hususiyet var ki, o da, samimî vefa ve Allah’a yürekten teveccühtür.

Olması Gereken

“Ne olursa olsun” mülâhazasına göre değil de, “Olması gereken şey olsun” mülâhazasına göre hareket edilmelidir.

Dua

Dua, “fevkalesbap” yani sebepler üstüdür. İhlâsla edilen dua, kalbin hulûsuna alâmettir. Yapılan işlerde sebeplere uymada kusur etmemek gerektiği gibi, neticeyi de sebeplerden değil, Allah’tan beklemek bir esastır.

Her Bilgi

Her bilgi, düşünce, mantık ve muhakeme sistemlerinden geçirilerek hazmedildikten sonra insanlara bir süt hâlinde sunulabilmelidir.

Asi Ruhlar

Asi ruhlar hikmetle disiplin altına alınabilinirse onların tabiatında da yumuşama olur.

Allah’la Olan Münasebetin Göstergesi

Bir insan düşünün ki, her gün Allah’a, kitabına ve peygamberine gizli veya açık bir şekilde hakaret edildiği hâlde onun kılı kıpırdamıyor, ancak ne zaman ki, birisi onun gururuna dokunsa ve onu biraz rencide etse, gece yarılarına kadar uykuları kaçıyor ve rahatsızlık duyuyor; işte bu durum, onun karakterini ve Allah’la olan münasebetinin derecesini gösterir.

Muztarrın Duası

Muztarrın duası bir köprüdür ve ancak böyle bir dua köprüsüyle sahil-i selâmete çıkmak mümkündür.

İnsan – Namaz

İnsanı namazdan uzaklaştıran, içindeki cismanî boşluklardır.

Konuşan – Konuşturan İnsan

Konuşan insan güzel, konuşturan insan ise ondan daha güzeldir.

Sözün Özü

Özü köz olanın, sözü de öz olur.

Ülfet

Biz Müslümanlık adına körlük yaşayaduralım, yeni ihtida edenler İslâm’daki derinliği ve revnaktarlığı ruhlarında çok iyi duyuyor ve onunla tanışmanın sevincini yaşıyorlar. Bizde ise bir ülfet var ve âdeta bir körlüktür yaşanıyor. Rabbim, sonumuzu hayra tebdil eylesin!

Hz. Mesih’in Nüzul Keyfiyeti

Hz. Mesih’in gelme keyfiyeti her ne kadar bilinmese de, neticede onun ruhunun hükümferma olacağı kesindir. Bana göre Hz. Mesih’in nasıl geleceğini karıştırmamak gerekir. O, seyr u sülûk-i ruhanîsinde olan bir zatla da gelebilir, başka türlü de gelebilir. Hatta bazen onun iz düşümü konumunda bir zat onunla iltibas edilebilir. Ayrıca onun doğrudan gelmesi beklentisi bazen suistimale de sebebiyet verebilir. Bu itibarla onun şahs-ı mânevînin temsili adına bütün inanmış ruhlar üzerinde tesir uyarabilecek olan ruhaniyeti de gelebilir. Bunu, herkesin İslâm dinine gireceği şeklinde anlamak da yanlıştır.

İz’ansız İlim

Kalbe mâl olmayan ilim, iz’an da vaad etmez.

Namaz

Namaz, bütün ibadetlerin özü, ruhu ve piridir. O, sefine-i dinin direği ve Allah’a kulluğun remzidir. Namaz ve onun doğru kılınması üzerinde her zaman ısrarla durulmalıdır.

Namazın her anında huşûu yakalamak çok önemlidir. Huşû, saygıyla tir tir titreme demektir.

Secde, namazın debisinin en yüksek olduğu andır. O, nereye akıyorsa insanı da alıp oraya götürebilir.

Her namazda bir kere daha ruhun heykeli ikame edilmelidir. Bir kişi 15-20 sene namaz kılsa namaza alışabilir. Bazıları “Altmışımdan sonra namaza başladım.” demektedir ki, zannediyorum onlar bu sözleriyle, namazın tabiatlarının bir derinliği hâline gelmesini kastediyorlar.

Ağlamak ve Tebessüm Etmek

Ağlamak ve tebessüm etmek, insan kalbinin, onun çehresine akseden rengi olmalıdır.

Hakikî İnsan Olmak

Ümmet-i Muhammed’in dertleriyle alâkadar olma, insanı potansiyel insan olmaktan hakikî insan olmaya götürür. İnsan, ancak böyle davranmakla kendi değerini ortaya koyar.

İhlâs

İnsan, ihlâsa çok talip olmalı, ancak, o hususta nereye ulaşırsa ulaşsın henüz onun öşrüne ulaşamadığı mülâhazasıyla yaşamalı ve çok korkmalı. Zira, azıcık “Bir şey oldum” hissine kapılma insana her şeyi kaybettirir.

İçinde Duyma

İnsanın hak ve hakikati içinde tam duyması demek, bir macun hâlinde onu acziyle, fakrıyla, zaafıyla, ihtiyacıyla duyması demektir.

İşe Yarayan Günah

İnsan, günahlarının üzerinden elli sene geçse de bir türlü unutamıyor ve onun hicabını üzerinden atamıyorsa o günah ona çok zarar veremez. Hakikî mü’min, işlediği bir günah için ömür boyu gözyaşı dökse bile “Keffaret adına gerekli mesafeyi katedemedim.” diyen insandır. Çok iyi iman etse, çok iyi tevbe etse, pek çok hizmette bulunsa da bir insan için yaptığı günahları unutma kadar büyük bir tali’sizlik ve gaflet bilemiyorum. Mü’min, her zaman “Kulluk adına şunları şunları yaptım, acaba daha ne yapabilirim” diye düşünmeli, ölüm, kapısına geldiği zaman “Keşke şunu da yapsaydım” diyecek bir durumda olmamalıdır.

Kadir Gecesi

Mü’min, her geceyi, her günü, Cenâb-ı Hakk’ın maiyetine ermiş bir ihsan şuuruyla çok iyi değerlendirmeli. Aslında mübarek günler ve geceler de bu tür insanlar için bir şey ifade eder. Yoksa tembel tembel yatıp birkaç gece kalkıp sadece onları değerlendirmek çok fazla bir şey ifade etmese gerek. Çünkü ne Efendimiz ve ashab ne İmam A’zam, sadece bir geceye hasredilen ihyayı bir şey saymamışlardır. Kadir Gecesi’nin belli olmamasının hikmeti de bence burada aranmalı.

Kalbin Zümrüt Tepeleri

İnsan, nuranî bir helezonda terakki ederken etrafını temâşâ imkânı da doğar. Kalbin Zümrüt Tepeleri, bu temâşâların insana kazandırdığı ihsasların bir kısım değerlendirmeleri ve fotoğraflarıdırlar.

***

Kalbin Zümrüt Tepeleri, bir ziyafet sofrasıdır. Müzakere edile edile o sofranın açılımlarına gidildiği takdirde çeşit çeşit lezzetlere ulaşılır. Bu mini eserle, insanın kendini keşfetmesi adına bir kibrit çakılmıştır. Evet insanları düşündürmeye ve hissettirmeye alıştırmak lâzımdır. Bugün çokları düşünmektedir ama, madde âleminin tenteneli perdesinin arkasından habersizdirler. Eşyanın dış yüzüne takılıp kalmış ve gerçeği hakkıyla görememektedirler.

Akıl ve Kalb

Aklın gördüğünün ötesinde, kalbin müşâhede ettiği hakikatler vardır. Bu itibarla sadece akla itimat eden felsefeciler hiçbir zaman hakikati tam olarak keşfedememişlerdir.

Ehlullah ve Latîfe

Ehlullah, Allah’a karşı edebin gereği sürekli Rabbiyle murâkabe içinde olmanın yanında bazen insanlara tatlı bir soluk aldırmak için nükteli latîfelerde de bulunurlar.

Allah’a Müteveccih Olmak

Kul, her zaman Allah’a karşı çok samimî ve gönülden müteveccih olmalıdır. Aslında teveccühü yine teveccüh doğurur. İnsan, tıpkı ayçiçeğinin güneşe bakışı gibi hep O’na bakabildiği ölçüde O’nun tecelliyatına mazhar olur. Burada esas olan gönülden müteveccih olabilmektir. Gönlünün sesini seslendiremeyenlerin ve alıcılarını mâneviyata karşı kapalı tutanların o tecellîlerden istifadesi zor, hatta imkânsızdır.

Bir Lahza Bile…

Gönlünde, her zaman O’na doğru seyahate karar vermiş yüce ruhlar, zannediyorum bir lahza bile yolculuktan, yol tasavvurundan ve o yolda hedeflenen yüce mânâ ve yüksek gayelerden gafil olamazlar ve olmamalıdırlar da.

Bir kere bunların gözleri ağyâra kaysa; kaysa da ağyâra ‘‘yâr’’ deseler, bir ömür boyu âh u efgân edip inlerler.

O’nun yoluyla hiç tanışmama büyük bir talihsizlik, ‘‘tanıyıp-tanıştım’’ dedikten sonra takılıp yollarda kalma ise bir hüsran ve haybettir. Hem de ne hüsran ve ne haybet!..

Nur Külliyatı

Nur Külliyatı, her seviyeden insana anlatılmaya müsaittir. Bu bakımdan bu eserler de günümüz insanının üslûbuna uygun olarak, dili çok iyi bilen bir Nur talebesi tarafından aslı korunmakla beraber önce sadeleştirilmeli, sonra da bütün dünya dillerine çevrilmelidir. Ama bu yapılırken öz, ruh, muhteva mutlaka korunmalı ve orijini muhafaza edilmelidir.

Cenâb-ı Hakk’ın Lütuflarının Sağanak Sağanak Yağdığı Çağ

Gelecekte, dine hizmetin tarihini yazmaya soyunanlar, onu bazı kimselerin ilim, irfan, dehâ, firaset ve kiyasetlerinde arayacaklardır. Daha şimdiden âvâzım çıktığı kadar haykırarak ilan ediyorum ki, iman ve Kur’ân yolundaki gelişmeleri bu şekilde yorumlayanlar, çok büyük bir yanlışlık içinde olacaklardır. Aslında bizler, Allah’ın lütuflarının hâkim olduğu bir çağı yaşayan insanlarız. Şayet gelecekte bu devrin tarihini yazacak olanlar işin gerçek yüzünü bilseler, bu çağa “Cenâb-ı Hakk’ın lütuflarının sağanak sağanak yağdığı çağ.” diyeceklerdir.

Kâinatta Tesadüflere Yer Yoktur

Nur, duygu ve düşüncelerde insanları tesadüfe götürebilecek yolları çıkmaz yollar hâline getirmiş ve Üstad’ın ifadesiyle “Tesadüfler, Risale-i Nur’un verdiği kararla idam edilmiştir.”3 Bu zaviyeden eşya ve hâdiselere bakıldığında, kâinatta rastlantıya asla yer olmadığı ve her şeyin bir master plânın parça parça tatbikinden ibaret olduğu görülecektir. İnsan, bu kaderî program içinde kendi kaderini yaşamakta ve “ilim”de olan kaderini “a’yan”a çekerek hariçte ona vücut kazandırmaktadır. Yani insan, âdeta “Evet ya Rabbi! Doğru yazmışsın.” diyerek ezelden ebede kadar her şeyi bir nokta gibi gören ve bilen Allah’ın yazdığı kader programını tescil etmektedir.

İnsan, Kâinattaki Şuurlu Tek Aynadır

Mahlûkatın her biri birer aynadır ve aynalıklarıyla bütün ilâhî tecellîleri aksettirirler. İnsan ise kâinatta şuurlu tek aynadır. Zât-ı Ulûhiyet’in bilinmesi ancak insan gibi şuurlu bir ayna ile olur. Eğer bu mükemmel ayna olmasaydı, Zât-ı Ulûhiyet bilinemezdi.. evet O’nu gösterme adına insan çok iyi bir ayna olmuştur. Ama Server-i Enbiyâ (aleyhissalâtu vesselâm), bir mir’at-i mücellâ olarak bütün tecellîlere aynaların aynası olmuştur. Eğer o aynada tecellîler aksetmeseydi her yer ve her mevcut zifiri karanlıkta kalırdı. Allah, bizleri marziyatına talip muktedilerden eylesin ve hidayetiyle beraber bize istikamet nasip etsin! Âmin.

Kur’ân’a Vukûfiyet

Bediüzzaman hafız değil ama Kur’ân’la içten tanışık ve ona çok derin vukûfiyeti olan bir zattır. Onun Nurlar’da söylediği sözler, ya bi’l-iltizam ya bi’t-tazammun veyahut bi’l-mutabaka bir âyetin meali ve seslendirilmesidir. Söyledikleri bazen bi’d-delâle veya bi’l-işare bir âyet ya da hadis olabilir. İşte Nur Külliyatı, çok zengin ve çok iyi donanmış bir dimağa sahip böyle bir zatın eseridir. Binaenaleyh Risalelerin, okunurken daha fazla istifade edilmesi açısından bu gözle okunmasında fayda var.

1Âl-i İmrân sûresi, 3/8.

2Bkz.: İbn Mâce, zühd 4.

3Bkz.: Bediüzzaman, Mektubat s.427 (Yirmi Sekizinci Mektup, Yedinci Meselenin Hâtimesi).

-+=
Scroll to Top