Bakara sûresi 155. âyetini nasıl anlamalıyız?
Çoklarının çok yerlerde anlattığı bu hususun tafsilini, anlatanların anlatmasına havale ederek sadece sual soran şahsın sualine saygı ifadesi olarak kısaca ve ancak meal çapında, bu mübarek âyet üzerinde duralım: Belki de birçok arkadaşlarımız itibarıyla, anlatacaklarımız, “malumu i’lam” kabîlinden olacaktır. Ancak, Kur’ân’a ait her mesele bizim için çok mühimdir. Mevzua bizim vereceğimiz cevabın ehemmiyeti noktasından değil, Kur’ân’la alâkası cihetinden bakılmalıdır.
Âyette meal olarak şöyle buyrulmaktadır: “Andolsun ki, sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azalma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey Peygamber) sen sabırlı davrananları müjdele!”1
Kasem olsun ki, sizi, içinize salacağımız bir kısım korkularla imtihan ve ibtilâya tâbi tutacağız. Defaatle başınıza korku salacak, ehl-i dünyayı size musallat edecek, böylece kim korkuyor, kim korkmuyor, haricî vücud noktasında bunu ortaya çıkaracağız. Evet, kimin korkup korkmadığını ilim noktasından Cenâb-ı Hak (celle celâluhu) biliyor. Fakat, kudret ve iradenin taalluk sahası olan haricî vücud noktasında kimin korkup kimin korkmadığını ortaya koymak için O sizi durmadan imtihana tâbi tutacaktır.
Bu imtihanlardan biri de “korku”dur. İnsan, zelzeleden, açlıktan, susuzluktan, maddî-mânevî düşmandan korkar ve bunlar onun için bir imtihan olur.
İmtihanın ikinci çeşidi de “açlık”la yapılandır. Ümmet-i Muhammed belli devirlerde bu imtihanın en şiddetlisine mâruz kaldı. Günümüzde böyle bir imtihan söz konusu değildir. Vâkıa, bugün de bir kısım açlıklar, sefaletler yok değildir ama bunlar, günümüz insanının israf ve suiistimallerine terettüp eden bir kısım tokatlardır. Oysaki bizden evvelki nesiller, hususiyle de son iki asrın insanı, haricî ve dahilî düşmanların tasallutuyla, açlığın en acımasızına maruz kalmışlardır. Evet, bugün belki bazı Afrika ülkelerinde de açlık vardır; ancak bu onların suiistimalinden kaynaklanan bir tokattır. Başka vesilelerle o hususu uzun uzadıya anlattığım için burada temas etmeyeceğim.
“Mal noksanlığı”, bir bakıma gelecek çeşitli âfetlerle olabileceği gibi, bereketin kaldırılmasıyla da olabilir. Bu da imtihan çeşitlerinden biridir. Ve günümüzde enflasyon bu imtihanların en zorlu olanıdır.
“Nefislerdeki noksanlık” ise, hem öldürülme hem de insanca yaşama haklarından mahrum bırakılma gibi mânâlara gelebilir. Dıştan gelen taarruz ve istilâlara karşı yapılan mücadelede İslâm âlemi şehitler vererek nefiste noksanlık imtihanı görebilecekleri gibi, dahilde, İslâmî hayatı yaşayanlar, cemiyet hayatından tecrit edilip ve onlara üçüncü sınıf vatandaş muamelesi yapılmak suretiyle de imtihandan geçirilebilirler. Bütün bunlar Cenâb-ı Hakk’ın (celle celâluhu) ibtilâ ve imtihanıdır. Ve mü’minler imtihan olmaktadırlar.
“Semerat”, meyveler demektir. Allah (celle celâluhu) bağ ve bahçelerimize verdiği ve vereceği âfetlerle bunlarda noksanlıklar meydana getirir ve bizi imtihan eder. Bir de her türlü çalışma ve gayretin netice ve semeresiyle bizi imtihan eder ki, bu da yine semeratla imtihandır. Bu imtihanlar ya bizim çeşitli günahlarımıza terettüp eden imtihanlardır.. Allah (celle celâluhu) bunlarla bizi uyarmak ve kendimize getirmek istemektedir; ya da derece ve mertebemizin artması içindir ki, bu da bizlere Cenâb-ı Hakk’ın (celle celâluhu) bir lütfu demektir.
Sabır ve sadakat ancak imtihanlarla belli olur. Her türlü imtihan karşısında, Hak (celle celâluhu) kapısından ayrılmayanlar ve orada kalmaya kararlı olanlar, kapının her açılıp kapanışında, başı kapının eşiğinde bekleyenler bu imtihanı kazanmış olacaklardır. Az bir sıkıntı ile yol-yön değiştirip, kapının önünden ayrılanlar da kaybetmiş olacaklardır.
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir belâ veya musibete mâruz kaldığında hemen abdest alır ve namaza dururdu. “Sabır ve namazla Allah’tan (celle celâluhu) yardım isteyin.”2 âyeti bize bu hakikati anlatıyor. Musibet sizi çepeçevre sardığı ve ufkunuzu kararttığı zaman bu girdaptan çıkmanın ve kurtulmanın yolu sabır ve namazdır. Evvelâ dişini sıkarak sabredeceksin; sonra da kullukta ısrar ederek, Rabbinin dergâhına yüz süreceksin.
İhtimal ki, Cenâb-ı Hak (celle celâluhu) bu imtihanlarla, bizim sabır, tahammül, vefa ve sadakatimizi ortaya çıkarmakta, böylece hem kendi lütuflarını hem de bizim gerçek değerlerimizi ihtar etmek istemektedir. Evet O, sabır ve sadakatinizi, geçirdiğiniz imtihanlar karşısında gösterdiğiniz tavır mezurasıyla ölçecek ve kendinizi kendinize tanıttıracaktır. Ta ki, kimsenin Allah’a (celle celâluhu) karşı bir delili kalmasın. Belki de kul böyle bir ölçü ve tartı ile kendini deneyip ölçtükten sonra şu itiraflarda bulunacaktır:
Yâ Rabbi, meğer ben ne dönek insanmışım. Sen beni bir kere imtihan ettin, kapıyı yüzüme bir kere kapadın, dümenimi bir kere bozdun, ben de “Artık bu iş olmaz!” dedim, ayrılıp gittim. Oysaki bu bozgun, hiç durmadan tekerrür edip dursaydı, bana düşen vazife, yerimde sebat etmek ve Senin düşmanlarınla yaka paça olmaktı. Sen belki, yüzlerce defa benim ordumu bozguna uğratacaktın; ama ben hep “Seni, Seni!” diyecektim. Sen evimi başıma yıkacak, evlât ve mal acısıyla yüreğimi yakacaktın; ben hiç tavır değiştirmeden “Seni, Seni!” diyecektim. Sen tepeden tırnağa vücuduma hastalıklar salacaktın, ben de dayanamayarak inim inim inleyecektim; ama biraz derman bulunca ve iki kelime konuşma fırsatı yakalayınca yine “Seni, Seni!” diyecek ve hep Seni isteyecektim. Bunları demem gerekirken, diyemedim, sarsıldım, döndüm ve ayrılıp gittim. Meğer ben ne dönek biriymişim..!
Kul, hak ve istikamet üzerinde olduğu demlerde de imtihan olur. Birçok hadisin beyanıyla, Allah (celle celâluhu) kulunu imtihan eder, başına çeşitli belâ ve musibetler yağdırır, ta ki kul, Rabbi’nin huzuruna tertemiz gidebilsin ve Cennet yamaçlarında huzur ve itminanla tenezzühten tenezzühe koşsun dursun…
Evet, bizler de birçok defa elenecek, kalburlara konacak, eleklerden geçirilecek ve imtihan olacağız. Böylece, has hamdan, kömür de elmastan ayrılmış olacak. Bilhassa günümüzde böyle bir imtihana zaruret vardır. Zira ileride muhtemel dönekliklerin önünü almak ancak bugün görülüp geçirilen imtihanlarla mümkün olabilecektir. Onun için, ilâhî davayı omuzlamaya, taşımaya namzet olanlar arasında imtihan çok önemli bir faktördür; bunu da bizzat Cenâb-ı Hak (celle celâluhu) yapmaktadır ve yapacaktır. Bize düşen, sadakatle bu kapıdan ayrılmamaktır.
1 Bakara sûresi, 2/155.
2 Bakara sûresi, 2/153.