Bediüzzaman Atfedilen Söz Münasebetiyle

Büyük insanlara birçok söz isnat edilir. Ancak bunlar hakkında tam ve sağlam bir kanaate varabilmek için, o sözü bazı kriterlere tâbi tutmak icap eder. Bunların başında da; sözün isnat edildiği zatın eserlerine müracaat etmek gelir. Kitaplarında ve eserlerinde varsa kabul edilir; tabii yoksa kabul edilmez, diyemeyeceğim.. Evet ikinci şıkta biraz daha hassas davranmak icap eder. Bana göre, böyle bir sözü Bediüzzaman Hazretleri söylemiş olabilir. Ve eğer söylediyse muhakkak doğrudur. Ancak şahsen ben, kitaplarında böyle bir söze rastladığımı hatırlamıyorum.

Bununla beraber, Bediüzzaman gibi bir insan, dünyanın neresinde olursa olsun, insan yetiştirdiği takdirde, o, her zaman dünya ile oynayabilir. Tabii ki, bu gibi mes’elelerde zaman ayarlaması, yapılmak istenen işin çapına göre hesap edilmelidir.

Hz. İsa (as) cihan kapılarını, yetiştirdiği onbir insanla zorladı. İmparatorlukları dize getirdi. Ne var ki, bu mes’ele, kendisinden sonra asırlarca devam eden belli bir zaman dilimi içinde vücûda geldi. Efendimiz (sav) bir kadın, bir köle ve bir insanla başlattığı bir işle, kısa zamanda yeri yerinden oynattı. Başlangıçta kimse, böyle bir neticeye ihtimal bile vermiyordu. Haddimi aşarak ben de aynı şeyi söylüyorum: Beş-on insanla cihanı fethetmemiz mümkündür. Kaldı ki, o büyük zatın açtığı çığırın mahiyeti bugün ortadadır. Ve şimdiye kadar olanlar da, ileride olabilecekleri ihtar mahiyetindedir. Bütün bunları hepimiz apaçık görüp müşahede edebiliyoruz.

Bir de o beldeye hususî bir teveccühün bulunması da ayrıca önem arzetmektedir. Zira, hayatının her devresinde ve bütün idare ve siyasî değişmelerde; imparatorluk, meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerinde siyaseti elinde tutanlara devamlı telkini, Van vilayetinde yapılmasını tasavvur ettiği üniversite olmuştur.

Bu, onun için kalbini yakan bir kor, bir idealdir. Hikmetini tam kavrayamayabiliriz. Belki de Van’ın, Orta Doğu denilen inci, elmas kuşağına merkez olma hüviyeti, o Zat’ı böyle bir düşünceye sevketmiştir. Belki de Şark’ın hususî durumuna dikkatleri çekmiş ve ileride meydana gelmesi muhtemel hâdiselere karşı, temel esaslarını belirlediği bir üniversiteyi çok lüzumlu görmüş ki, ısrarla Van Üniversitesi’ demiş, durmuş…

Daha bizim bilmediğimiz sayısız hikmetleri de olabilir. İnşaallah onun arzu ettiği seviyede, böyle bir temsil keyfiyeti ileride tahakkuk eder.! O günü görme bahtiyarlığına erenler, o büyüklere âit her davranış ve sözün nasıl binlerce hikmete ma’kes olduğunu hiçbir te’vil ve tefsire ihtiyaç kalmadan müşahede edeceklerdir. Emarelerini şimdiden gösteren Rahmeti Sonsuz, o işin tahakkuk safhasını da inşaallah lütfedecektir.. bunu ümid ediyoruz…

-+=
Scroll to Top