Beşerî sistemlerin hiçbirinin yenilik, değişim ve dönüşüm adına vaadettiği bir şey yoktur. İnsanlık kapitalizmi yakından tanıdı. Liberalizmi tanımak hiç de zor değil. Komünizm ve sosyalizm zaten sahneden silindi. Binaenaleyh yeni dünyaya bunlar ve benzeri sistemlerin vaadedecekleri hiçbir yenilik olamaz. Eğer dönüşümü, dolap beygirinin dönmesi şeklinde anlamıyorsak.. ve şayet dünya yeni bir değişim görecekse hiç şüphesiz bu Müslümanların eliyle gerçekleşecektir. Zaten insanlık bir hayli zamandan beri böyle mecburî istikamet diyebileceğimiz bir zemine doğru kaymaktadır. Müslümanların mazi ve istikbalini hazırlayan şartlar da yine bu istikamettedir.
Efendimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde ‘ümmetimin üzerine bir zaman gelecek. Onlar bir vadide, Kur’ân bir vadide bulunacak’ buyururlar. Bu dönem, ümmetin ve Kurân’ın gurbet yıllarıdır. Kur’ân onlarsız, onlar da Kur’ân’sız kaldıklarından gariptirler. Bu dönemde Kur’ân, dilinden anlaşılmayan bir kitaptır. Ümmet bağı kopmuş tesbih taneleri gibi dağınıktır. Çünkü, bu ümmet, onları birbirine bağlayan ‘Urvetü’l-Vüska’dan mahrumdur. Evet, ümmet ve Kur’ân böyle bir gurbet yaşamıştır ve yaşamaktadır. Ne var ki şimdilerde, Kur’ân bulunduğu vadiden bize doğru yönelmiştir. Biz de bütün gücümüzle ona yönelme sath-ı mâilindeyiz. Hatta şu anda, o sağlam kulpa elimiz hafifçe tutunmuş gibi görünüyor. Zannediyorum bu kadarcık tutunma bile bizleri evc-i kemale çıkaracaktır. Dolayısıyla da denebilir ki, gurbet yılları artık bir manâda gerilerde kaldı. Ondan ayrılığın hasretli olması ölçüsünde buluşma da vuslat gecesi gibi sevindirici olacaktır. Zira bu kadar zaman Kur’ân’dan ve onun getirdiği nurlu mesajlardan uzak kaldıktan sonra, yeniden ona dönünce, onu çok taze, müşfik ve her derdimize derman olabilecek mahiyette bulacağız. Evet sanki geçici olarak ondan uzak kalmamız aşk ve iştiyakımızı daha bir artırarak bizi, onun azat kabul etmez köleleri haline getirdi. Böyle bir buluşmada biz Kur’ân’ı gökten yeni inmiş gibi cedid bulurken, Kur’ân da bizi herhalde öyle semâvî bulacaktır. İsterseniz Hz. Mesih’in şahs-ı manevî olarak gökten inmesini bu manâya da hamledebilirsiniz. Evet hem gökten masumlar ordusu, hem de Kur’ân yeniden inmiş gibidir. Bu iki yeni şey birbiriyle bütünleşince semâvî düşünceler sergilenecektir. Ve işte gerçek yenilik de budur! Herkesin hecelediği yenilik de bu olsa gerek.
Eski şeylerden sadece yamalı bohça olur; ama kat’iyen yeni bir şey olmaz. Beşer eskiden beri deneyip durduğu beşerî sistemlerden böylesine yamalı bir bohça edinmektense, bir de her zaman yeni ve taze kalabilmiş İlâhî sisteme göz atması onun ufkunu açacak ve insanlığa yararlı olacaktır.