BERAT GECESİ
Soru: Berat gecesinin önem ve fazileti nedir, bu gece nasıl değerlendirilmelidir?
Cevap: Berat gecesi, mübarek üç aylardan Şaban ayının 14’ünü 15’ine bağlayan gecedir. Bazı müfessirler; Duhân sûresinde geçen, اِنَّآ اَنْـزَلْنَاهُ ف۪ى لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ “Gerçekten Biz Kur’ân’ı mübarek bir gecede indirdik. Biz haktan yüz çevirenleri uyarırız.”49 âyet-i kerimesinde zikredilen gecenin Berat gecesi olduğunu söylerler. Gerçi diğer bir kısım müfessirler, اِنَّٓا اَنْـزَلْنَاهُ ف۪ى لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ “Biz, Kur’ân’ı Kadir gecesinde indirdik.”50 âyetinden yola çıkarak burada geçen gecenin de Kadir gecesi olduğunu söylemişlerdir. Duhân sûresinde geçen gecenin Berat gecesi olduğunu söyleyen âlimlere göre Kur’ân’ın tamamı Berat gecesinde dünya semasına inmiş, Kadir gecesinde ise peyderpey inmeye başlamıştır. Fakat bu konuda Kur’ân ve Sünnet’te kesin bir nas bulunmadığı için meselenin mahiyetini ve detaylarını Allah’ın ilmine havale ederiz.
Sıhhati söz götürse de bu gecenin fazilet ve sevabıyla ilgili hadisler vardır. Bir hadiste Berat gecesinin fazileti şöyle ifade edilir: “Allah Teâlâ, Şaban’ın on beşinci gecesi geldiğinde –rahmet ve mağfiretiyle– dünya semasına tecelli eder ve Kelb kabilesi koyunlarının kıllarının sayısından daha fazla kişiyi bağışlar.”51
Bu konuda meşhur olan diğer bir hadis de şöyledir: “Şaban’ın ortasında gece ibadet ediniz, gündüzünde de oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasına -rahmet ve mağfiretiyle- tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu Benden af isteyen, affedeyim.. yok mu rızık isteyen, rızık vereyim.. yok mu bir musibete uğrayan, ona afiyet vereyim…’ der.”52 Kelb kabilesi, koyunlarının çokluğuyla meşhurdur.
Dünya semasının ne demek olduğunu da, Cenab-ı Hakk’ın buraya nüzul buyurmasının mahiyet ve keyfiyetini de bilemiyoruz. Bunu galaksilerde, Samanyolu’nda, Herkül burcunda veya uzayın daha başka derinliklerinde aramaya çalışmak, fizikî dünyanın darlıkları içinde bocalamak demektir. Çünkü varlık, bilinen üç veya dört buutlu mekânla sınırlı değildir. Belki de bu, bizim bilebileceğimiz bir mekândan ziyade mele-i âlânın sakinlerinin muttali olabileceği bir ufuktur veya Cenab-ı Hakk’ın farklı bir buutta tecellisinden ibarettir. İnsanlar da kendi çaba ve gayretlerine göre bundan istifade ederler. Bunlar bizim idrak sınırlarımızı aşan meselelerdendir.
Bu gecede yüz rekât namaz kılmanın faziletinden bahseden rivayetler olsa da hadis uleması bunları sahih bulmaz. Fakat bir insanın, bu geceyi değerlendirme adına kalkıp yüz rekât namaz kılmasının bir mahzuru yoktur. Bilakis o, bunun sevabını alır. Yeter ki bunun dindeki yerini bilsin ve bunu dinin muhkem bir emri gibi başkalarına dayatmasın.
Özellikle kaza namazı bulunanlar veya geçmişte kıldıkları namazların eksik ve kusurlu olduğunu düşünenler, bu tür geceleri bir fırsat olarak görüp kaza namazı kılarak değerlendirebilirler. Eğer bir kişi, diğer mübarek geceleri de aynı şekilde değerlendirir, her birinde beşer günlük kaza namazı kılar ve bunu da âdet hâline getirirse, ömrü boyunca birkaç yıllık namazının kazasını yapmış, dolayısıyla bu zamana kadarki eksik ve gediği gidermiş olur.
Şunu unutmamak gerekir ki bu gecelerde kılınan namazlar, normal zamana nispetle, kişiye daha fazla sevap kazandırır. Çünkü bazen ibadetler, içinde yapıldığı zaman ve mekâna göre ayrı bir kıymet kazanır. Mesela sadaka veren bir insanın elde ettiği bir sevap vardır. Fakat bu sadaka Cuma günü veya Ramazan ayında ya da bu tür mübarek gecelerde verilirse, elde edilen sevap katlanır. Zarfın kıymet ve değeri, mazrufu da derinleştirir ve daha kıymetli hâle getirir. Aynı şekilde Arafat’ta, Kâbe’de, Mescid-i Nebevî’de veya Mescid-i Aksâ’da yapılan ibadetler, sahibine başka mekânlarda yapılanlardan daha fazla sevap kazandırır. Bu mekânlara ait değer, içinde yapılan amellere de akseder. Yapılan ibadetler, zarfın kıymetinden ötürü kabul referansı alır.
Yukarıdaki hadis-i şeriflerden de anlaşılacağı üzere Cenab-ı Hakk’ın bu tür mübarek gecelerde insanlara farklı bir bakışı, farklı bir muamelesi vardır. Teşbihte hata olmasın, sultanlar tahta çıktıklarında çevresindekilere ulûfe dağıtırlar. Bunu yaparken de liyakate bakmazlar. Cülûs-u hümayuna (padişahın tahta çıkma törenine) iştirak eden herkese mutlaka bir şeyler verirler. İyi kötü herkes padişahın dağıttığı ulûfeden istifade eder. Bunun gibi, mübarek gün ve geceler de Cenab-ı Hakk’ın rahmetine açık öyle ufuklardır ki, Allah bu gecelerde liyakate bakmadan kendisine yönelen herkesi rahmet ve mağfiretine mazhar kılabilir.
Mübarek gün ve geceler hakkında kullanılan isimlerin de onlara yüklenen mânâ ile yakından alâkası vardır. Bu geceleri hakkıyla değerlendiren bir insan, isimlerin delâlet ettiği müsemmaya nail olabilir. Mesela Allah’a sağlam bir şekilde teveccüh eden ve ibadet ü taatle O’na yaklaşmaya çalışan biri, Miraç gecesinde manevî bir miraca mazhar olabilir; Berat gecesinde günahlarından temizlenip Allah tarafından beratını alabilir; Kadir gecesinde kadr ü kıymetini yükseltebilir.
Cenab-ı Hak, bu gecelere ayrı bir hususiyet bahşettiğine göre bize düşen vazife de bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışmaktır. Başka gecelerden farklı olarak bu gecelerde daha fazla ibadet ü taate yönelmek ve bu mübarek zaman dilimlerini en verimli şekilde değerlendirmek suretiyle âhiretimizi mamur etmeye çalışmalıyız. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, bu gecelerde çok fazla namaz kılmalı, ibadet etmeli, Cenab-ı Hakk’ı tazim ü tebcilde bulunmalı, Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) bol bol salat ü selam getirmeliyiz. Gönülden Allah’a teveccüh ederek yüreğimizin sesini dillendirerek dua dua yalvarmalıyız. Özellikle ümmet-i Muhammed’e çok dua etmeliyiz.
Kısacası, bu mübarek gecelerdeki fırsatı kaçırmama adına geceyi ibadetle, Kur’ân’la, duayla, zikirle ihya etmeye çalışmalıyız. Gerekirse gönülleri yumuşatacak, gözleri yaşartacak, heyecanları diriltecek programlar yapmalıyız. Fakat umumi programların yanında mutlaka tek başımıza Allah’a teveccüh etmeli, içimizi dökmeliyiz.
Öte yandan, bela ve musibetlerin def u ref olması ve gaye-i hayal hâline getirdiğimiz meselelerin gerçekleşmesi adına hâcet namazı kılmalı, hâcet duası yapmalıyız. Hâcet namazını kıldıktan, Efendimiz’den gelen hâcet duasını okuduktan sonra ellerimizi açıp bizim için en önemli şeyler nelerse onları Rabbimizden istemeliyiz. Bazıları Allah’tan hayırlı bir evlilik, hayırlı bir evlat, huzurlu bir yuva, işlerinde muvaffakiyet, mal mülk gibi şeyler isteyebilir. Bunları istemenin dince hiçbir mahzuru yoktur. Sadece kendini düşünen ve dünyevî düzeninin ahenk içinde gitmesini arzu eden insanları da kınamaz ve bunlara kaybetmiş insanlar olarak bakamayız.
Bir de himmeti âlî yüce ruhlar vardır. Onların bu tür şahsî ve dünyevî istekleri yoktur. Bütün talepleri, bütün Müslümanlar ve topyekûn insanlıkla alâkalıdır. Bu, ufkun genişliği, himmetin yüceliği, vicdanın enginliğiyle ilgili bir meseledir. Bu tür enginliklere açılmak mümkünken insan, darlığın kurbanı olmamalıdır. Yüce himmet sahibi insanlar bu gecelerde ellerini kaldırıp, “Allah’ım, ne olur bizim kalblerimizi tevhid eyle, bizleri duygu ve düşünce birliğine ulaştır, derbederliğimizi izale ederek bize yeniden ayağa kalkma imkânları lütfeyle! Ümmet-i Muhammed’i içine düştüğü sefalet ve perişanlıktan halas eyle! Ruh-u revan-ı Muhammedî’yi dünyanın dört bir yanında şehbal açtır ve bizleri de bu mukaddes vazifede istihdam eyle! Yeni bir diriliş için bizim canlarımız bir maya olacaksa şu seccadeden kalkmadan canımızı al!” derler. Allah hepimize böyle bir ufka ulaşmayı nasip eylesin ve bizleri himmeti âlî olanlardan kılsın!
Son bir husus olarak şunu da belirtmek gerekir ki, bu tür gecelerin feyiz ve bereketinden istifade edebilmek için bazı gereklilikler vardır: İnsanın, Allah’ın bu gecelerde ekstra bir teveccühü ve umumi bir rahmet tecellisi olduğuna, liyakate bakmaksızın bu gecelerde kendisine teveccüh eden herkesi rahmet ve mağfiretiyle kuşatacağına inanması, heyecanla şahlanması ve affedileceği beklentisiyle Allah’a yalvarıp yakarması gerekir.
49 Duhân sûresi, 44/3.
50 Kadir sûresi, 97/1.
51 Tirmizi, Savm 39; İbn Mâce, İkâme 191.
52 İbn Mâce, İkâme 191.