CELÂL VE İZZET AHİRETİ İKTİZA EDER

Tepeden tırnağa bizi bu denli nimetlerle perverde eden Cenâb-ı Hakk’ın bir de izzeti vardır. O, nimetlerine başkasının müdahale etmesini kabul etmeyeceği gibi, nimetler mukabilinde yapılacak olan arz-ı teşekkür ve minnetin de başkasına yapılmasına razı olmaz. Bunun yanında, aksi hareket edip nimetlerine nankörlük edenlere karşı da bir gayret ve ceberûtu vardır.

Hâlbuki nice insanlar var ki, binlerce nimete gark olmuşlarken nankörlük edip, kulluk ve ubûdiyetlerini Allah’tan başkasına yapıyorlar. Allah’ın (celle celâluhu) Kendisini tanıtmak için yaptığı bunca ihsanına karşı gözü kapalılıkla mukabelede bulunuyorlar. Bu dünyada kâfir, zalim, cebbar ve gaddar ceza görmeden çekip gidiyor.

Hâlbuki izzet ve celâl öyle edepsizlerin te’dibini ve cezalandırılmasını ister. Bu, dünyada olmuyor. Demek ki, başka bir âlemde olacaktır. Orada zalim cezasını, mazlum da mükâfatını görecektir.

Evet, öyle bir gün gelecek ki, o günde Allah’ın nimetlerine nimetleri cinsinden şükrünü eda edebilenler:

كُلُوا وَاشْرَبُوا هَن۪ۤيئًا بِمَۤا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ

“Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü (bugün) afiyetle yiyin, için!”1 hitabıyla karşılaşacaklardır.

Ayrıca bir hadis-i kudsîde Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

أَعْدَدْتُ لِعِبَادِيَ الصَّالِح۪ينَ مَا لَا عَيْنٌ رَأَتْوَلَا أُذُنٌ سَمِعَتْ وَلَا خَطَرَ عَلٰى قَلْبِ بَشَرٍ

“Salih kullarıma, gözün görmediği, kulağın işitmediği ve beşerin kalbine dahi gelmeyen şeyler hazırladım.”2

Gözün görmediği, kulağın işitmediği ve insanın kalbine hutûr etmeyen derin işler yapan, derinleştikçe derinleşen, içiyle yaşayan, gafletten uzak ve her an, Cenâb-ı Hakk’ın huzurunda hazır olma havası içinde hayatını devam ettiren hüşyâr kalbler, aynı hareketlerinin ve amellerinin mükâfatını da aynı cinsten görecekler. Cenâb-ı Hak onları birtakım sürprizlerle karşı karşıya getirecek.

Eşya ve hâdiseleri değerlendirerek fikir yapısında mesafe ve inkişaf kaydeden insanlar, herhâlde dünyada bir çoban gibi yaşayan insanlardan farklı muamele görecektir.

1 Hâkka sûresi, 69/24.

2 Buhârî, bed’ü’l-halk 8, tefsîru sûre (32) 1, tevhid 35; Müslim, îmân 312, cennet 2-5.

-+=
Scroll to Top