Hanefî fukahâsı, gusül âyetinde emrin ‘fettahherû’ şeklinde mübalâğa ifade eden bir sîgası ile gelmesinden hareketle, gusülde ağzın içinin de yıkanmasının farz olduğu neticesine varmışlardır. Fakat, ağzın içi, dişin de içi demek değildir. Gusülde ağzın yıkanması farz olan kısım, bizzat ağzın içi, dolayısıyla da dişlerin çeperi, yani dış yüzeyidir. Bu yüzey, diş doldurulduğu zaman dolgu, kaplandığında ise kaplama olur.
Bir diğer açıdan, zarûretler mahzurlu şeyleri mübah kılar.’ Zarûret, icabında insana guslü terk ettirir haram et yedirir hattâ, zaruretin derecesine göre küfür kelimesini bile mahzursuz hale getirir. İnsan hayat ve sağlığı açısından dişin ehemmiyeti tartışma kabûl etmez. Bu bakımdan, dişin ağızda muhafazası ancak doldurma veya kaplama ile olacaksa, o takdirde bunun yapılmasında hiçbir mahzur yoktur. Fakat, kaplamanın altından olması İmam Ebû Hanife’ye göre mahzurludur. Bazıları, Ebû Hanife’nin bu kavlini, dolgu veya kaplama yaptırmanın câiz olmadığı şeklinde anlamaktadırlar. Halbûki İmam-ı A’zam Ebû Hanife’nin tartışmasını yaptığı mevzû, dişe dolgu veya kaplama yapılır mı yapılmaz mı değil, dolgu veya kaplamada altın kullanılıp kullanılmayacağıdır.
İnsanları yanlışa sevk etmemek ve yanlış anlayışlara meydan vermemek için, şer’î meseleleri daha bir dikkatle incelememiz gerekmektedir.