FATİHA ÜZERİNE MÜLÂHAZALAR

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰـنِ الرَّحِيـمِ۝

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ۝اَلرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ۝

مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ۝إِيَّاكَ نَعْبُدُ وَإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ۝

اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ۝صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ

غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ

A. SÛRE VE ÂYETLER ARASINDAKİ MÜNASEBET

Kur’ân-ı Kerim’in sûre ve âyetleri arasında çok ciddî bir münasebet ve alâka vardır. Sanki Kur’ân, bir anda ve tek bir mesele için inmiş gibi bir tenasüp arz etmektedir. Besmele ile Fatiha sûresi arasında da aynı hususu görmekteyiz. Ancak bu münasebeti arzdan evvel bir iki meseleye temasta fayda vardır:

Bir lafzın mânâya üç şekilde delâleti olur:

Birincisi: Vaz’ delâletidir. Her kelime, kendine ait bir mânâya delâlet eder ki, herkesin anladığı ve anlayacağı bu mânâya, ifade edilen lafız vaz’edilmiştir; yani o lafız, önce herkesin anlayacağı o mânâ içindir. Umum insanların anlayışı bu merkezdedir. Meselâ اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ dediğimizde “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” mânâsı vaz’î bir delâlettir.

İkincisi: Aklî delâlettir ki, bir mertebe daha hâstır. Meselâ: Aynı cümlede, niçin اَلْحَمْدُ önce, لِلّٰهِ sonra zikredilmiştir, “Allah” lafzının delâlet ettiği mânâlar nasıldır, gibi sorularla bazı hakikatlere yol bulma aklî bir delâlettir.

Üçüncüsü: Zevkî delâlettir; bu, ikinci mertebe olan aklî delâletin bir mertebe daha üstündedir. Havâssü’l-havâssa has bir husustur. Meselâ, اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ cümlesini meydana getiren kelimelerin sıralanışı ve eş anlamlılarına kıyasla bu kelimelerin tercih hikmeti gibi meselelerin yanında, zâhirden öte bazı mânâları duyarak zevketme bu mânâya dahildir.

İşte bu üç yolla Kur’ân-ı Kerim’i incelemeyi denemek hem benim, hem de belki çoklarının başından aşkın bir meseledir. Bununla beraber Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’a hürmetimin ifadesi olarak O’nun bu cephesine temas etmeden geçmeyi de Kur’ân’a karşı hürmetsizlik ve suiedep sayıyorum. Anlatılan, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’dır. Anlatmak istediğim meseleleri ben tam anlatamazsam, siz de tam anlamasanız dahi yine de anlayacaksınız ki, bu kelâm Allah Kelâmı’dır. İşte o anlamama içindeki anlama, idrak gibi büyük mânâ ile Mevlâ’nın huzuruna gelip اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ derseniz tam hâlis bir teveccüh yapmış, belki de insanî miraca çıkmış olursunuz.

Burada başka bir hususu da arz edeyim:

Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın mânâsını detaylarıyla namazda düşünmek hoş görülmemiştir ve mekruhtur. Çünkü huzuru ihlâl eder. Namazda, Kur’ân’ın Allah’ın kelâmı olma mânâsını, Mevlâ’nın huzurunda durmayı ifade eden mânâyı, onu idrak edememe mânâsını müşâhede, mütalâa, tefekkür etme havası ve o havanın insan üzerindeki baskısı ve ağırlığı.. derken, derin bir haşyet ve saygı ile Allah huzuruna gelme ki, bence asıl üzerinde durulması gereken de budur.

-+=
Scroll to Top