HİMMETİ DAĞITMAMA
Bazen hayal, merak ve vehimlerimizle, var olan musibetleri ikileştiriyor, daha da büyütüyor ve altından kalkılamaz hâle getiriyoruz. Böylece henüz maruz kalmadığımız bela ve musibetlerin de endişesini yükleniyoruz. İşin içine endişelerimiz, merak ve korkularımız girdikçe musibet daha bir derinleşiyor, katmerleşiyor. Zannediyorum bu, pek çoğumuzun en büyük problemlerinden biridir.
Oysaki Bediüzzaman Hazretlerinin “Hastalar Risalesi”nde dediği gibi bütün enerji ve gücümüzü, irade ve azmimizi hâl-i hazırdaki problemlerle baş etmeye sarf etsek, nice hâdisenin üstesinden gelebiliriz. Fakat himmetimizi dağıtıyoruz. Yarın ne olacak, öbür gün ne olacak diyerek enerjimizi endişelerle tüketiyoruz. Geçmişi düşünmekten, gelecekle uğraşmaktan bir türlü bugüne odaklanamıyor ve hâlihazırda yapılması gereken işleri ihmal ediyoruz. Hâlbuki geçmiş ve gelecekle ilgili düşüncelerimiz mücerret bir hayalden ibarettir; biri geçmiş gitmiş, diğeri henüz gelmemiştir. Hayalle hakikati birbirine karıştırıyor, sabır ve enerjimizin üçte ikisini hayal peşinde tüketiyor ve bu yüzden de boş yere ızdırap ve sıkıntımızı artırıyoruz.
Hz. Pîr-i Mugan, yukarıdaki izahları insanın, maruz kaldığı hastalık ve musibetlerle başedebilmesinin yollarını anlattığı yerde zikretmektedir. Hastaları, geçmiş ve geleceğin elemini sırtına yüklenmemeleri, boş yere sabır gücünü tüketmemeleri konusunda uyarır. Allah’ın insana verdiği sabır ve dayanma gücünün, içinde bulunduğu hastalık ve sıkıntıların üstesinden gelmeye yeteceğini ifade eder.
Aynı durum, içtimaî problemler için de geçerlidir. İnsan, şahsıyla ilgili meselelerde olduğu gibi, içtimaî problemlerde de himmetini maruz kaldığı olaylara yoğunlaştırmalıdır. Geçmişten ders ve ibret almak önemli olsa da sürekli bunları hortlatarak yeni yeni problemlere sebebiyet verilmemelidir. Gelecek için mutlaka plânlarımız olmalı; ancak geleceğin muhtemel problemleri, tüm gücümüzü kuvvetimizi tüketip bizi hâl-i hazıra sabredemeyecek hâle getirmemelidir. Mesela Haçlı saldırıları, iki asra yakın bir süre İslâm dünyasının altını üstüne getirmiş ve bu coğrafyada çok derin krizlere sebep olmuştur. Filistin ve Mısır gibi İslâm dünyasının en önde gelen bölgeleri kuşatılmış, tahrip edilmiş ve bu yüzden de büyük acılar yaşanmıştır. Biz oturur kalkar bunları konuşur ve bunları bize reva gören insanların torunlarını suçlarsak hem boş yere enerjimizi tüketmiş ve içimizdeki öfkeyi uyandırmış hem de onlarla aramızdaki diyalog köprülerini yıkmış oluruz.
Geçmişteki olumsuz hâdiseleri dirilmemek üzere toprağa gömmeyi ve üzerine de kocaman kocaman kayalar koymayı bilmek gerekir. Bu, geçmişte yaşanan olaylardan ders çıkarmayalım anlamına gelmez. Bir daha aynı sıkıntıları yaşamama, aynı delikten sokulmama adına elbette bunlardan ibret almasını bilmeliyiz. Ne var ki, bunu yaparken yeni düşmanlar icat etmemeye, yürüdüğümüz güzergâh emniyetini ihlal etmemeye de dikkat etmeliyiz.
Önemli olan, geçmişe ağıt yakmak veya muhtemel acılardan endişe etmek değil, bugün yapılması gereken işleri yapabilmektir. Esasen gelecek de buna göre şekillenecektir. Mevcut problemlerin üstesinden nasıl gelebilir, yürüyüşümüzü nasıl hızlandırabilir ve üst üste yaşanan vesayetlerden nasıl kurtulabiliriz? İşte asıl üzerinde durulması gerekli olan konular bunlar olmalıdır.
Müslümanlar olarak tarihî bir vebalden sıyrılmak ve içtimai günahlardan kurtulmak istiyorsak himmetimizi dağıtmadan ve güzergâh emniyetini tehlikeye atmadan yol almak zorundayız. Sürekli homurdanarak yürür, konuşurken düşünür, düşünürken konuşursanız, istemeyerek de olsa, her köşe başında karşınıza çıkacak bir gulyabani ihdas etmiş olursunuz. Yürüdüğünüz yolun emniyetini kendi elinizle ihlal etmiş ve şartları ağırlaştırmış olursunuz. Bu sebeple sürekli bela ve musibetlere maruz kalınan günleri konuşmaktan kaçınmak gerekir. Üstelik bu, daha önce de işaret edildiği üzere sizin aklî ve mantıkî dengenizi bozacak, yok yere sizde stres ve gerilim oluşturacaktır. Bugüne ait yapmanız gereken işlerinizi etkileyecektir. Yaşadığınız her olumsuzluğu hatırladıkça moraliniz bozulacak, motivasyonunuz düşecek ve vazifelerinizi tam eda edemeyeceksiniz. Bu sebeple sürekli bu tür olumsuzlukları deşmekten, hizmet adına bir yararı olmayan, hatta yararından da öte zararı olan bu tür meseleleri konuşmaktan uzak durulmalıdır. Bunlarla meşgul olacağınıza geçmişte yaşadığınız olumsuzlukları bir daha yaşamama adına gerekli tedbirleri almalı, buna göre stratejiler oluşturmalısınız. Onlara karşı kapıları kilitlemeli, panjurları kapamalı, ağyar düşüncesinin içlerinize nüfuz etmesine meydan vermemelisiniz. Art niyetli insanların deme damara nüfuz etmemeleri, kanınızı emmemeleri, damarlarınızı koparmamaları için yapılması gerekli olan her şeyi yapmalısınız.
Öyle bir temsil ortaya koymalısınız ki, hâliniz size zulmedenlerde dahi pişmanlık hissini tetiklesin; gelip sizden özür dilesinler. Yoksa külhanbeyi gibi konuşmanın, insanları tahrik etmenin, rencide etmenin, onlarla dikleşmenin kimseye bir faydası dokunmaz. Bilakis dikleşme, karşı dikleşmelere sebep olur. Bence dikleşeceğinize dik durunuz, hakikatlere karşı saygılı olunuz. Onların da sizin saygınızdan nasiplerinin olacağını unutmayınız. Çünkü her insan potansiyel olarak ahsen-i takvime mazhar yaratılmıştır.
Kur’ân-ı Kerim, قُـلْ يَآ اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَٓاءٍ بَـيْنَـنَا وَبَـيْنَـكُمْ اَلَّا نَـعْـبُدَ اِلَّا اللهَ وَلَا نُشْرِكَ بِـه۪ شَيْــٔاً وَلَا يَـتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضاً اَرْبَاباً مِنْ دُونِ اللهِۜ “De ki: Ey Ehl-i Kitap! Gelin, müşterek şu değerimizde bir araya gelelim: Allah’tan başkasına ibadet etmeyelim. O’na hiçbir şeyi şerik koşmayalım, Allah’ı bırakıp da kullarını rab edinmeyelim.”58 buyurmak suretiyle hasımları bile yumuşatan bir üslup ortaya koyuyor, onların ruhlarına nüfuz ediyor, kendi incelik ve zarafetini onların kalbine boşaltıyor, böylece onlarda da bir yumuşamanın meydana gelmesini sağlıyor.
Toparlayacak olursak, geçmiş ve gelecekteki olumsuz hâdiseleri düşünmeden, sabır gücünü dağıtmadan hâl-i hazırdaki işlerimizi yapmaya çalışmalıyız. “Geçmiş çok sisli dumanlıydı. Ortalık kurt ulumalarından, çakal seslerinden, köpek havlamalarından geçilmiyordu. Bunlardan çok bîzar kalmıştık. Gelecekte de bu böyle devam edecek.” mülâhazalarıyla moral ve motivasyonunuzu bozup kuvve-i maneviyenizi kıracağınıza, bütün himmet ve iradenizi mevcut hâle teksif etmeli, günün işlerini çözüme kavuşturmalı, geçmişte fevt edilenleri telafi etmeli ve gelecekle ilgili plan ve projeler yapmalısınız..
58 Âl-i İmrân sûresi, 3/64.