Hizmet Enerjisini Her Seviyede Dengeli Kullanma Nasıl Olmalıdır?

Peygamberâne bir yolla. Zannederim bu tek cümlelik cevap yeterlidir. Fakat isterseniz peygamberâne yolun, tedbir ve denge buudundan küçük bir kesitini arz edeyim.

Efendimiz Mekke’de Peygamberliğiyle ilk zuhûr ettiği dönemde bile etrafında boğazlanmaya hazır mücahidler vardı. Bunların her biri O’nun gözlerinin içine bakıyor ve buyruk bekliyorlardı. Hz. Ebu Bekir öyleydi, Hz. Zeyd öyleydi, Hz. Ebu Zer öyleydi ve nihayet Hz. Hamza, Hz. Ömer ve diğerleri de öyleydi.. Pek çoğu defalarca ayaklar altına alınıp çiğnendi. İşkencelerin en acımasızına ma’ruz bırakıldılar ama, hiçbiri kat’iyen döneklik göstermedi. Yasir, Sümeyye ve onlar gibi davrananlar bu civanmertliklerin dâsitanî kahramanları. Evet, Allah Rasûlü etrafında her zaman işte böyle serdengeçtiler oldu; fakat O, hayatının hiçbir anında, ama hiç mi hiç tedbirde kusur etmedi. Kuvvet dengesinin olmadığı bir yerde ortaya atılmanın hezimet ve mağlubiyetle neticeleneceğini herkesten iyi değerlendirdi ve bu sebeple de stratejisini hep temkin ve tedbir ile örgüledi.

Evet, denge gözetilmediğinde, hezimet ve mağlubiyetin kaçınılmaz olduğu şartlarda, kahramanlık gösterisi sadece bir ihanettir. Zaten düşman cephenin yapmak istediği ilk ve en klâsik oyun da Müslümanları böyle bir platforma çekmektir. Bu oyuna gelmeyenlerin sayısı oldukça azdır, dersem, kat’iyen ifademde mübalâğa olduğu düşünülmesin. Ne var ki, mes’eleyi müşahhaslaştırmak bazı ruhları incitebilir düşüncesiyle, şimdilik bu kadarıyla iktifa ediyorum.

Aksiyon ve hamleler her zaman dengeli olmalıdır. Bütün insanlığa ulaşmak ve teker teker her ferde lahutî mesajlar ulaştırmak elbette hepimizin aşk ölçüsünde istediği ve arzu ettiği bir sorumluluktur. Ancak, zamanın çıldırtıcılığına karşı sabırla, temkinle ve işi aheste aheste götürmek de ayrı bir derinliktir. Bu yönüyle Güneş Ülkesi’ yazarı Campanella’yı takdir ederim. Campenalla bir İtalyan düşünür ve yazarıdır. Savunduğu fikir ve düşünceler elbette şu anda konumuz değil. Ancak İspanya zindanlarında tam 27 sene çile çeken bu insan, merhum Necip Fazıl’ın ifadesiyle, elinin ifraz ettiği ter, demir parmaklıkları çürütmüş fakat o, düşüncelerinden zerre kadar taviz vermemiş ve yetiştirdiği talebeleriyle fikirlerini istikbale taşımıştır. Hatırlayın Mikelanj’ı!. Bir heykel yapımında kendisini o denli işine kaptırmış ki, heykel tamamlandığında çizmelerini çıkarmak istemiş de, ayağının derisi çizmeleriyle beraber çıkıvermiş… İşte insan yüklendiği misyona bu denli kilitlenmeli. Ama bu hizmet şuuru onun tedbirsiz davranmasına, ulu orta çıkışlar yapmasına da sebep olmamalıdır.

Bizler sırtında yumurta dolu küfe taşıyan insan hassasiyetini, hayatımızın hiçbir döneminde ihmal etmemeliyiz. Sırtımızda sadece bugünün neslinin değil, daha doğmamışların, hatta bir asır sonra doğacakların vebal ve mes’uliyetleri var. Yapacağımız en küçük ihmal zincirleme olarak, gelecek yıllara, asırlara sarkabilir. Aksiyonun tarifinden habersiz bazı kişilerin, kasıtlı veya gaflet yüzünden bizleri pasiflikle itham etmeleri hiç önemli değil. Bizler, bizlere çarpan her şeyi, aynen atmosfer gibi sinemizde erite erite yolumuza devam etmeliyiz. İşimiz çok… Vakit ve enerji israfına da mecâlimiz yok.

-+=
Scroll to Top