İran

İran, tarihi boyunca İslâm için hep hastalıklı bir uzuv olarak kalmıştır. O kadar ki, Farslar bazı dönemlerde Sünnîler’den daha çok, Allah, Peygamber tanımaz Nusayrîlere yakın olmuşlar ve bütün mücadelelerini, dıştan ziyâde, İslâm dünyası içinde Sünnîlere karşı yöneltmişlerdir.

Bugünkü İran yönetimi, Şah dönemine nispetle Sünnî dünyaya daha ılımlı bir yaklaşım içinde midir, değil midir Allah bilir.. Ancak, birtakım İslâmî alâmet ve şeaire nispeten yer verdikleri için, Şah dönemini aşmış gibi bir görünüm sergilemekteler.

Öte yandan, şurası unutulmamalıdır ki, İran ihtilâli bütün dünyada Müslümanları zor durumda bırakmıştır. Oysaki İran, hiç bir İslâm ülkesi tarafından öncü kabûl edilmemiştir. İkinci olarak, hiçbir Sünnî İslâm ülkesi, onları taklit etmez. Üçüncü olarak, Farslar tarihte sürekli Sünnîliğe karşı bir tavır aldıklarından İran’ın, sahabi anlayışı yerine farklı bir düşünceyi ön plâna çıkarması kaçınılmaz olmuştur. Batı, İran ihtilâlini bu yönleriyle istismar ettiği gibi, çıkarttığı karışıklıklarla, bu ihtilâli belli bir mecrâya çekmiş ve onun şahsında İslâm’ı bir şiddet dini gibi gösterme yoluna girmiştir. Ayrıca, İran’ın ihtilâl ihracı arzusundan faydalanarak, bölge devletlerini korkutmuş ve İslâm dünyasındaki bütün İslâmî hareketleri ciddî şekilde kontrol altına almıştır.

Meseleye bu yönleriyle bakıldığında, İran ihtilâlinin Batı’nın bilgisi haricinde yapıldığını kabûl etmek zor olsa gerek.

-+=
Scroll to Top