J. “ÂMİN” KELİMESİ

Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), Buhârî ve Müslim’deki Ebû Hüreyre hadisiyle: إِذَا أَمَّنَ الْإِمَامُ فَأَمِّنُوا فَإِنَّهُ مَنْ وَافَقَ تَأْمِينُهُ تَأْمِينَ الْمَلٰۤئِكَةِ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ “İmam, âmin dediği zaman siz de âmin deyin. Zira imamın âmin deyişine melekler âmin derler ve kimin âmini meleklerin âminine tevafuk ederse Allah onun geçmiş günahlarını affeder.”1 ferman etmektedir.

Ve yine İbn Mâce’nin, Sünen’inde rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şunu naklediyorlar: “Allah Resûlü: وَلَا الضَّالِّينَ dedikten sonra cemaatle birlikte öyle bir ‘âmin’ derdi ki, cami lerzeye gelirdi.”2

اٰمِين , اِسْتَجِبْ mânâsına gelmektedir. Fatiha ile Allah’a karşı ubûdiyetimizi arz etme, muhtaç olduğumuz şeyleri dileme ve dilenme neticesinde bu isteklerimizi kabul et mânâsına “âmin” diyoruz.

1 Buhârî, ezan 111, 113; Müslim, salât 72.

2 İbn Mâce, ikâmet 14.

-+=
Scroll to Top