ŞEFKAT DE AHİRETİ İKTİZA EDER
Yeryüzünde çok açık olarak bir şefkatin hükümferma olduğunu müşâhede ediyoruz. Şefkat, acıma hissidir. Şefkat, bir mazluma merhamet etme hissidir. Şefkat, ağlayanın ağlamasına kulak verme hissidir. Şefkat, yaralı, arızalı, bereli bir kimsenin arızasını tedavi etme hissidir. En küçük daireden en büyük dairelere kadar bu şefkat hissinin geçerli olduğunu görüyoruz.
Eliniz yaralansa, siz de elinizi tedaviye koyulsanız, Allah’ın merhamet ve şefkati olmasa, inanın kanınızın yaralanan o kısmı nescetme, onarma faaliyeti görülemeyecek ve siz o yarayı kapatamayacaksınız. Kapanmayan yaralar görüyoruz, bunlar size bir şey anlatmıyor mu? Çok ciddî ameliyat iktiza eden bir hastalık karşısında, bir insanı ameliyat masasına yatırmadan evvel hekimler baş başa verip düşünüyorlar. Ya bir şeker hastalığı veya daha başka bir sebep yüzünden: “Biz bu hastayı ameliyat edersek, bu yaranın kapanması zor olacak.” diyebiliyorlar. Yine sizler, öyle ameliyat geçirmiş kimseleri görürsünüz ki, bunların yaraları aylar, bazen de seneler sonra kapanmaktadır. Allah (celle celâluhu) kapatmazsa kapanmaz. Ya şeker nispetini yükseltiyor ya da pankreasla ilgili bir arıza meydana getiriyor, ensülin dengesi bozuluyor ve yara kapanmayabiliyor.
İşte, insanın büyük sayılabilecek yaralarının dahi kısa zamanda iyileşmesini temin eden Cenâb-ı Hakk’ın sadece bu noktadaki şefkatini anlayabiliyor musunuz? Cenâb-ı Hak (celle celâluhu) bizlere merhamet ediyor. Ama ne ile? Ancak mikroskoplarla görebileceğiniz küçücük varlıkları imdadınıza göndererek.
Hele yavruların durumu… O bütün bütün insanı hayrette bırakıyor. Allah (celle celâluhu) küçücük bebelere ayrı bir şekilde merhamet ediyor. Dünyaya gelen, en saf, en temiz gıdalara ihtiyacı olan o yavrulara ayrı bir ihtimam söz konusu. Onu önce ana rahminde besliyor. Rahmin cidarlarını yavrunun beslenebileceği bir vasat hâline getiriyor. Dilimizde meşîmen olarak da adlandırılan bu rahmin duvarları gıdalarla donatılıyor. Anne, çocuğa bir hâdime, hizmetçi hâline getiriliyor. Yavru, dünyaya gelirken, Cenâb-ı Hak onun için yeniden öyle bir gıda meydana getiriyor ki, yeni dünyaya gelmiş bir canlının ilk zarurî ihtiyacı odur: Anne sütü.
Evet, anne sütü hiçbir gıdanın yavru üzerinde hâsıl edemeyeceği müsbet bir tesir meydana getiriyor. Hatta siz o sütü sağıp başka bir kaba koysanız ilk andaki halâvetini ve vitaminlerini koruyamayacaksınız. Sizler, beslemiş olduğunuz koyun ve sığırların tertemiz memelerinden aldığınız sütü dezenfekte edilmiş kaplara alsanız, sonra da bu sütü yavrulara verseniz onları daha iyi beslemiş olmayacaksınız. Tetkik edecek olursanız doğrudan doğruya annesinden beslenen buzağı ile kaplara alınmış sütle beslenen buzağılar arasında yetişme açısından oldukça farklılıklar meydana geldiğini göreceksiniz. İşte, anne memelerinden bir âb-ı hayat gibi sütü akıtan ve bu süt vasıtasıyla şefkate çok muhtaç olan yavruları besleyen Allah’ın o sonsuz şefkati değil de nedir? Allah’ın (celle celâluhu) sonsuz merhameti olmasaydı bütün bu hüsünler meydana gelir miydi?
Evet, dört bir yanda azim bir şefkatin hükümferma olduğunu gökkuşağı gibi görüyoruz. Sular çağlayıp çağlayıp bitkilerin ihtiyacına koşuyor. Rahmet onların da başını okşuyor. Onlar için çok zarurî olan hava, ağaçların ağzı, burnu menzilesindeki yapraklarla teneffüs ediliyor. İnsanın teneffüsüne mâni olsanız onun ölümüne sebep olabileceğiniz gibi bitkiler de havasız bırakılsa canlılıklarını yitirir ve kuru bir çöp hâline gelirler. Yeryüzünün canlı bütün organizmalarına şamil bir şefkat olduğunu kabul etmedikten sonra yapmaya çalışacağınız bütün izahlar, birer diyalektikten öteye geçmeyecektir. Şimdi lütfen dikkat ediniz. Böyle en ehemmiyetsiz gibi görünen canlıların imdadına şefkati ile karşılık veren Cenâb-ı Hakk’ın, o şefkate çok muhtaç, bekâ arzusuyla yanıp tutuşan insanın arzusunu yerine getirmemesi mümkün müdür? İnsanı dünyada bu kadar nimetlerle perverde etsin de sonra insanı idam-ı ebedî ile yok etsin, kabirle insanın hayatını ve varlığını sona erdirsin, ona ebedî bahçeler, cennetler açmasın, ebedî nimetlerle serfiraz kılmasın, bu mümkün müdür?
Bizler bütün yeryüzündeki şefkat eserlerinden istidlâl ederek şu hükme varıyoruz: Zerrelerden küreye, hücrelerden en kompleks organizmalara kadar her tarafta şefkat ufuklarını açmış olan Allah (celle celâluhu) ahireti açacak, insanları yeniden diriltecek, bu dünyada çeşitli nimetleriyle perverde etmiş olduğu insanı, ahirette de o bitmek tükenmek bilmeyen nimetleriyle donatacaktır.