SEMAVÎ KİTAPLAR VE AHİRET
Kur’ân-ı Kerim’in beşte üçü âhiretle alâkalıdır. Bu mevzuda birkaç misali daha önce zikretmiştik. Burada sözü yine oraya havale etmekle birlikte, geçmiş semavî kitaplardaki haşir akidesine işaret eden bahislere de bu başlık altında kısaca temas etmek istiyoruz.1
İncil, bir cihetle Tevrat’ta tahrif olunanları tashih, tahrif olunmayan hususları ise tasdik için gelmiştir. O günün Tevrat’ında ahirete ait meseleler anlatıldığından dolayı, İncil bunu tasdik etmekle yetinmiş ve meselenin tafsiline girmemiştir. Böyle olmasına rağmen yine biz yer yer onda da ahirete ait mânâları ifade eden cümleler buluruz.
Matta İncil’i Beşinci İshah’da şu cümleler var:
“Kim bu dünyada salih amel işlerse, o, Rabb’in melekûtuna yükselecektir.
Müjdeler olsun miskinlere! Onlar melekût-u semavata yükselecekler.
Müjdeler olsun merhametlilere ki, onlar öbür âlemde Allah’ın merhametine mazhar olacaklar.
Müjdeler olsun müttakilere ki, onlar Rablerini görecekler.”2
“Göklerin ve yerin melekûtunun misali şuna benzer: Zürra tarlaya tohum atar. Bu tohumlar biter. Matlup olan semaya doğru ser çeker ve büyür. İçinde birtakım dikenler de boy gösterir. Bunu görenler tarlanın sahibine müracaat edip derler: Seyyidimiz! Mahsulü matlup olan bu güzel bitki nema buldu yeşerdi, fakat aradaki bu dikenler de nedir? Cevap verir: ‘O da bu da gerek!’ Havarîler Hz. Mesih’e sordular: ‘Bunu bize izah eder misin?’ Hz. Mesih: ‘Evet’ diyor ve anlatıyor: ‘O tohumu atan Allah’tır (celle celâluhu). Mezra ise yeryüzüdür. Ekilen tohum, beşerdir. Matlup olan mahsul ise salih insanlardır. Dikenler ise kâfirlerdir. Burada iyi kötüyle beraber bulunacaktır. Fakat ahirette iyiler melekût-u semavata yükselecek; kötüler ise Cehennem’e girecektir.’ ”3
Matta İncili Yirmi Beşinci İshah:
“O gün melik gelecek. Ebrar sağında; eşrar ise solunda yerlerini alacaklar. Melik, ebrara şöyle diyecek: ‘Sizi bugün mükâfatlandıracağım. Çünkü dünyada iken ben acıktım, yedirdiniz. Susadım, su verdiniz. Mahpus oldum, âzâd ettiniz. Garip kaldım, beni barındırdınız.’ Onlar melike şöyle diyecekler: ‘Rabbimiz! Sen nasıl acıkır, susar, mahpus olur ve garip kalırsın? Zira sen Rab’sin!..’ Allah (celle celâluhu) onlara şöyle karşılık verecek: ‘Dünyada benim zayıf ve garip kullarım vardı. Siz biliyordunuz ki, onlara yedirdiğiniz, içirdiğiniz zaman bana yedirip içirmiş gibi oldunuz. Onları âzâd ettiğiniz ve barındırdığınızda sanki bu iyilikleri bana yapmış gibi oldunuz.’
Sonra da Rab, solundakilere döner ve şöyle der: ‘Sizi bugün ta’zib edeceğim. Çünkü acıktım bir şey yedirmediniz. Susadım, içirmediniz. Garip kaldım, barındırmadınız. Mahpus oldum, âzad etmediniz.’ Onlar da aynı şekilde: ‘Ey Rabbimiz! Sen nasıl acıkır, susar, garip kalır ve mahpus olursun!?’ derler. Bunun üzerine Melik: ‘Bilmiyor musunuz, eğer benim dünyada bazı kullarım acıktığında doyursaydınız, susadığında su içirseydiniz, garip kaldığında barındırsaydınız ve mahpus kaldıklarında âzad etseydiniz, bütün bunları bana karşı yapmış gibi olacaktınız.’ der.”4
İncil’de bunlara munzam daha birçok cümlelerde, hemen hemen Kur’ân-ı Kerim’in ifadelerine mutabık şekilde ahirete ait meseleler dile getirilmiştir. Fakat bu mevzuda esas söz sahibi, her türlü tahrip ve tahriften korunmuş olan Kur’ân-ı Kerim’e aittir ki, biz yukarıda bunları Kur’ân-ı Kerim’in haşri ispat metodunda mücmel de olsa zikretmiştik.
1 Eski Ahit’te ahiret inancına işaret eden bahislerin bazıları için bkz.: Kitab-ı Mukaddes (Türkçe terceme), Eski Ahit, İşâyâ, bâb: 26, cümle: 19; Daniel, bâb: 12, cümle: 2.
2 Kitab-ı Mukaddes (Türkçe terceme), Yeni Ahit, Matta, bâb: 5, cümle: 3-8.
3 Kitab-ı Mukaddes (Türkçe terceme), Yeni Ahit, Matta, bâb: 13, cümle: 24-43.
4 Kitab-ı Mukaddes (Türkçe terceme), Yeni Ahit, Matta, bâb: 25, cümle: 32-46.