SOYUMUN ŞARKISI

Soyumun gezdiği bahçede güller açarmış,Dudağında kıpkızıl kan, yanağında jâle;Sabâyla salınan zülüfler koku saçarmış,Alev alev yanan sînelerdeki âmâle…

Yaprak sesleri arasında bülbül nağmesi,Gelip kulaklara çarpan mâhûr âhengiyle;Tıpkı Cennetlerin tüllenen latîf ma’kesi,Hiç ölmeyen güzelliği, solmayan rengiyle…

Her yan bir “Bağ-ı İrem” bu bahar ülkesinde,Buhurdanlar gibi hep tütüp-duran sîneler,Solukladıkları ölümsüzlük bestesinde;Neşeyle soluklandılar aylar ve seneler.

Ay, Güneş başka duyulurdu onun bağrında;Goncalar tüllenirken çiçekler arasında.Her gün bir başka fasıl bahçesinde, bağında,Güzellikler tüterdi akında karasında…

Böyle bir dünya bugün hayal sayılsa bile,Ölümsüz sesler duymuştuk o altın günlerden,Geçerken evlâd-ı fâtihân debdebesiyle,Tarih ürpererek ayağa kalkmıştı birden.

Harıl harıl at üstünde bir karanlık gece,Uçmuştuk üveyk gibi ışıktan kanatlarla..Işıklarıyla aydınlanmıştı her bilmece,Savaşmışlardı her dem köhne kanaatlarla…

-+=
Scroll to Top