Takdim

Düşüncelere aydınlık, problemlere hâl çâresi, handikaplara açıklık getiren yazıları ile yazarımız kendilerine has ifadeleriyle taze bir baharın müjdelerini solukluyor.

Sancı üstüne sancı çeken toplumun insanını, girdapların yerin merkezine doğru çekmesine, anaforların ayaklarını yerden kesip köksüz ve kararsız hâle getirmesine karşılık, yazarımız, millî düşünce ve ruhî temâyülleri hesaba katarak gerçek rehberlerin iklimine doğru dikkatlerimizi çekmiş ve onlara olan hasretini şöyle dile getirmiştir:

“Ah, o aldatmayan rehberler! O özleri sâf, kalbleri aydın, başları yüce şâhikalar gibi heybetli ve dumanlı, içlerinde bin bir ızdırabın boy gezdiği yüce rehberler! Ufkumuzun karardığı, kaddimizin büküldüğü ve bin bir müşkilin altında ezildiğimiz şu günlerde, onlara ne kadar hasret ve ne kadar iştiyak içindeyiz!..”

Metafizik gerilimimizin, bu mazlumlar ülkesinin yeniden dirilişine ve Rönesans’ına vesile olacağı müjdelenen bu eserde, insanımızın bütün dünyaya yeniden civanmertlik dersi vereceği de ilâve edilmektedir.

Ölümsüz ruhların bazı hususiyetlerinden bahsedilirken de: “Onların atmosferine giren Hızır’la buluşur, onlarla hemhâl olan mutluluğa erer” denilmektedir.

Yolda kalanlar için “Yaşama zevkiyle başı dönmüş ve ruhu delik deşik olmuş kem tali’lilerimize…” ifadesi ile hem bir ithaf yapılmış hem de orijinal bir tarif getirilmiş, daha sonra da okuyucu yolların ayrımında âdeta şöyle demeye zorlanmıştır.

“Toprağın sızıntıya, tohumun rüşeyme, balığın mercana ve yılanın zehire gebe olduğu bir bahar daha idrak ediyoruz. Bakalım kimler bahardan yana, kimler de kıştan yana çıkacak? Kimler kelepir kovalayacak, kimler mercan avlamak için en derin noktaları kollayacak?”

Mutluluk mevzuunda bocalayan insanlara Gerçek saadet, insan zihninin dağınıklık ve perişaniyetten kurtulması, insan kalbinin itminan ve istirahata ermesinden ibaret” diye bir tarif getiriliyor ve ilave ediliyor: “Hz. Mesih, gadre uğradığı, Sokrates mahkûm edildiği, Epiktetos zulüm gördüğü hâlde mesut idiler.”

Ruhuna akseden şekliyle, yazarımız, bayramı şöyle değerlendiriyor: “Her bayram; bana, geleceğin rengârenk şehrayinleriyle gelir; en tatlı ve en çarpıcı tarihî levhaları kalbime aksettirir öyle gider. Ben o gelip giden bayramlarda, maddî mânevî irfana ermiş, duyguları itibarıyla incelmiş, ruhuyla bütünleşmiş ve birbiriyle sarmaş-dolaş, geleceğin mutlu nesillerini hayalen seyreder, mest olurum. Gözümün önünde, kafası fen ve teknikle, kalbi Yüce Yaratıcı’ya iman, O’na muhabbet ve varlığa sevgiyle dolu, itminana ermiş insanlar belirir. Onların gönlüme boşalttıkları ruhanî zevklerini, vicdanımda hisseder ve emsalsiz dakikalar yaşarım.”

Bazı tesbitlerine kısaca temas ettiğimiz Yazarımızın bu eserini takdim etmekle büyük bir bahtiyarlık duyduğumuzu arz ederiz.

Nil Yayınları

-+=
Scroll to Top