Yusuf sûresi, 12/11-12

قَالُوا يَۤا أَبَانَا مَا لَكَ لَا تَأْمَنَّا عَلٰى يُوسُفَ وَإِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ ۝ أَرْسِلْهُ مَعَنَا غَدًا يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ

“‘Babacığım!’ dediler, ‘sen ne diye bize güvenmiyor, Yusuf’u emanet etmiyorsun?

Oysa biz onun için hayırhahız, onun iyiliğini düşünüyoruz. Yarın onu bizimle gönder, gezsin oynasın, biz ona göz kulak oluruz.’”

Kardeşlerin Asıl Niyeti

Kardeşleri Yusuf’u kuyuya atmaya karar verdikten sonra onu alıp götürmek için gelip babalarından izin istediler. Şüphesiz izin almak için ortaya koydukları gerekçeyle esas niyetleri farklıydı. Nitekim bu onların kelimelerine de yansımıştı. Şöyle ki; لاَ تَأْمَنَّا kelimesindeki birinci nûn harfini okurken, harekesinin aslında ötre olduğunu göstermek için dudaklar biraz ileri çıkarılmak suretiyle işmam59 yapılır. Kelimenin okunuşunda farklı görüşler olmakla beraber, burada işmamın tercih edilmesi, kardeşlerin psikolojilerini resmetmesi açısından daha isabetli görünüyor. Yani gizli bir plan çeviriyorlardı. İçlerindeki art niyet, konuşmalarına yansıyordu. Konuşmaya öncelikle itham edici bir şekilde başlıyor ve “Neden bize güvenmiyorsun?” diyorlardı. Bu şekilde bir ön almak ve planlarını perdelemek istiyorlardı. O esnada telaştan dil ve dudakları birbirine karışıyor; ağızlarını eğip büküyor, kem küm ediyorlardı. Güven ifade eden kelimeyi bile güvensizlik içinde kekeleyerek söylüyorlardı. İşte onların bu hâli kelime işmamlı okunmak suretiyle resmediliyor gibidir. Evet, kendilerini vererek dikkatle dinleyenler onun okuyuşunda bu inceliği fark edeceklerdir.

Burası, Kur’ân’daki iç musikiye güzel bir örnektir. İç musiki, Kur’ân’ın en önemli yanlarından biridir. Farklı kıraatlerin, okuma usulünün, uzatmaların, kısaltmaların, idgamların… her birinin kendi yerinde bir mânâsı ve bir müzikal yönü vardır. Bunlar okuyuş güzelliği ve ahengini sağlamanın yanında Kur’ân’ın muhteva ve musikisini de aksettiren unsurlardır. Tabii her okuyan bu musikiyi seslendiremeyebilir. Ancak bu inceliklere dikkat ederek okunduğunda Kur’ân’dan apayrı bir zevk alınır. Mısırlı Kârî Mustafa İsmail bu konuda en başarılı örneklerden biridir. O, buradaki bu kem küm etmeyi bir sonraki âyette gelen يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ kelimeleriyle beraber çok güzel seslendirir.

Kardeşlerin psikolojisini ele veren diğer bir durum ise peş peşe gelen iki âyetteki iki farklı ifadedir: Önceki âyette وَإِنَّا لَهُ لَنَاصِحُونَ “Biz onun iyiliğini düşünüyoruz.” derken, sonraki âyetteوَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ “Biz ona göz kulak oluruz.” diyorlar. Yakup (aleyhisselâm) onların bu ön alıcı, yapmacık fakat ısrarlı ifadelerinden, dil dökmelerinden onların bir oyun planladıklarını peygamberlik fetanetiyle mutlaka sezmiştir. Bununla beraber “Siz bir oyun çeviriyorsunuz” diyerek bunu onların yüzüne vurmuyor. Bu duruşuyla bir taraftan Hazreti Yusuf’a karşı temkinli hâlini muhafaza ediyor, bir taraftan da diğer evlatlarını itham etmemiş, suçlamamış oluyor.

أَرْسَلَ kelimesi, göndermek, salıvermek gibi mânâlara gelir. Âyette geçen أَرْسِلْهُ مَعَنَا ifadesine, “Onu bizimle gönder.” şeklinde mânâ verebileceğimiz gibi, “Onu biraz salıver, bizimle beraber gezsin oynasın.” şeklinde de tercüme edebiliriz. Bu ikinci mânâ bize şunları çağrıştırır: Kardeşleri salıverme talebinde bulunduklarına göre demek ki Hazreti Yakup, Yusuf’u (aleyhisselâm) sürekli gözetimi altında bulunduruyordu. Bu elbette ki sık boğaz etme şeklinde bir kontrol veya baskı değildi. Zira bir peygamber kendi çocuklarına bu şekilde davranmaz. Fakat ortada bir hassasiyet, titizlik olduğu da muhakkaktır. Bunun sebebi, yukarıda ifade edildiği gibi Hazreti Yusuf’a olan babalık şefkatinin yanı sıra, ona peygamberlik mirasını bırakacağı kişi nazarıyla bakmasıdır. Ayrıca gökçek yüzlü ve sevimli olduğundan dolayı ona nazar değmesinden korkmuş da olabilir. Malumdur ki nazar, kıskançlıkla bakanlardan gelebileceği gibi takdir nazarıyla bakanlardan da gelebilir. Dahası, Hazreti Yusuf’un kaçırılmasından endişe etmiş de olabilir. Sebep ne olursa olsun Hazreti Yakup, oğlu Yusuf’u gözünden bile sakınıyor, devamlı gözetimi altında tutuyordu. O yüzden oğulları, babalarına “Onu biraz rahat bırak, serbest kalsın, açılsın, serpilsin.” demiş de olabilirler.


59 İşmam, Kur’ân okurken durulduğunda, durulan harfin aslî harekesinin ötre olduğunu göstermek için dudakları biraz ileri çıkarmaktır. Farklı kıraatlere göre işmamın çeşitleri vardır. Kur’ân’dan pek çok örnek verilir. Fakat işmam dendiğinde, en meşhur örnek olarak bu âyette üzerinde durulan لاَ تَأْمَنَّا kelimesi akla gelir.

-+=
Scroll to Top