Yusuf sûresi, 12/22
وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ اٰتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا وَكَذٰلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
“O rüştüne erdiğinde kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte ihsan ehline biz böyle karşılık veririz.”
“Rüştüne erdi” ifadesi, Hazreti Yusuf’un o esnadaki yaşıyla alâkalı ipuçları verse de kaç yaşında olduğuna dair kesin bir sonuca varmak zordur. Fakat bu ifadeden onun kırk yaşında olduğunu çıkaramayız. Kuyuya atıldığı zamanki yaklaşık yaşı ile köle olarak satın alınıp saraya getirilmesini ve orada geçirdiği süreyi beraber düşündüğümüzde, onun henüz kırk yaşına ulaşmadığı anlaşılır. Aynı tabir Kur’ân-ı Kerim’de Hazreti Musa hakkında وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَاسْتَوٰى “rüştüne erip olgunlaştığında” şeklinde kullanılır ve bir kelime ilave edilir. Buradaki وَاسْتَوٰى kelimesi, “Yükselip kemale erdi, olgunluğu tamamiyete ulaştı, gücü kuvveti kıvamına geldi.” demektir. Bu kelimeden, Hazreti Musa’nın otuzlu ya da kırklı yaşlarda olduğu düşünülebilirse de Yusuf aleyhisselâm için aynı şeyi söylemek zordur. Dolayısıyla onun gökçek yüzlü, yakışıklı, görkemli ve alımlı olduğu, güzelliğiyle başları döndürdüğü bu dönemde yirmili yaşlarda olduğunu düşünebiliriz.
O yaşlarda Allah ona ilmin yanında bir de hüküm verdi. Hüküm, yargılama, karar verme, hâkim olma, hâkimiyet elde etme, hikmetle düşünüp hareket etme gibi mânâlara gelir. Bu çerçevede düşündüğümüzde, Hazreti Yusuf’a (aleyhisselâm) hüküm verilmesini, ona karar verme, hâkimiyet kurma, olaylar arası irtibatlar kurarak hüküm bildirme, hikmetle iş yapma özelliklerinin ihsan edilmesi şeklinde anlayabiliriz. Nitekim sûre boyunca bütün bu özelliklerin farklı şekillerde onun hayatına yansıdığını müşahede ederiz.
İhsan Ehli Bir Kul
‘İyilik yapan’ ‘iyi davranan’ gibi mânâlarının yanında ‘Allah’ı görüyor gibi yaşayan, Allah’ı görmese bile O’nun tarafından görülüyor olduğunu bilerek hareket eden’ mânâsını da ifade eden muhsin kelimesi, bu sûrede Hazreti Yusuf için beş defa kullanılmaktadır. Birincisinde, Yusuf (aleyhisselâm) henüz genç iken, Allah onun ihsan ehlinden olduğuna işaret ederek “İşte Biz ehl-i ihsanı böyle mükâfatlandırırız.” buyurur.84 İkincisinde, hapishanede iki mahkûm, Hazreti Yusuf’taki kalbî, ruhî güzelliği ve kemalâtı görüp ondan rüyalarının yorumunu ister ve “Seni ihsan ehlinden görüyoruz.” itirafında bulunur.85 Üçüncüsünde, yaşadığı imtihanları ilahî inayetle ve iradesinin hakkını vererek geçen Yusuf’u (aleyhisselâm) Allah takdir eder ve ona teminatını hatırlatma sadedinde “İhsan şuuruna erenlerin ecrini zâyi etmeyiz.” buyurur.86 Dördüncüsünde, yıllarca kıskançlık duygularıyla hareket eden kardeşleri, bir gün Mısır’da onun huzuruna gelir, kendi özür ve mahcubiyetlerini ifade, aynı zamanda onun faziletini itiraf mânâsına, “Doğrusu, biz seni ihsanla bütünleşmiş kimselerden görüyoruz.” derler.87 Beşincisinde ise Hazreti Yusuf (aleyhisselâm), onca imtihanı geçmiş, sabır ve takvasıyla kendini ispat etmiş, güven ve itminana ermiş biri olarak, Allah’ın kendisine lütfettiği nimetleri hatırlar/hatırlatır ve “Doğrusu kim Allah’tan korkar, takva dairesinde yaşar ve her çeşidiyle sabrı temsil edebilirse Allah da böylesine ihsana ermişlerin ecrini zayi etmez.” diyerek tahdis-i nimette bulunur.88
Muhsinlerden olduğu beş defa tekrarlanıp teyit edilen bir insanın bırakın bir kadına meyletmesi, küçük bir günaha bile meyletmesi düşünülemez. Bu sebeple, beş defa tekrar edilerek vurgulanan bu özelliğini Hazreti Yusuf’un kadın karşısındaki iffetine, masumiyetine ayrı bir delil olarak almak gerekir. Bir sonraki âyeti de bu bakış açısıyla beraber okumak icap eder.
84 Yusuf sûresi, 12/22.
85 Yusuf sûresi, 12/36.
86 Yusuf sûresi, 12/56.
87 Yusuf sûresi, 12/78.
88 Yusuf sûresi, 12/90,