Yusuf sûresi, 12/25
وَاسْتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَمِيصَهُ مِنْ دُبُرٍ وَأَلْفَيَا سَيِّدَهَا لَدَى الْبَابِ قَالَتْ مَا جَزَۤاءُ مَنْ أَرَادَ بِأَهْلِكَ سُۤوءًا إِلَّا أَنْ يُسْجَنَ أَوْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
“Derken, ikisi de kapıya doğru koştular. Kadın, Yusuf’un gömleğini arkadan yırttı. (Tam bu sırada) kapıda kadının kocasını karşılarında buldular! Kadın hemen ‘Senin ailene fenalık yapmak isteyen kimsenin cezası zindana atılmaktan veya gayet acı bir azaptan başka ne olabilir?’ dedi.”
Kadının İftirası
وَاسْتَبَقَا الْبَابَ “İkisi de kapıya koştular.” ifadesinde kimin önde kimin arkada koştuğu sorusu akla gelebilir. Öncelikle teklifi yapan, kadındır. Bu teklifi kabul etmeyen ise Hazreti Yusuf’tur. Tekliften sonra bir koşuşma varsa orada Hazreti Yusuf’un önde olması gerekir. Çünkü teklif edilen şeyden kaçan odur. Dolayısıyla arkadan kovalayan da kadındır. Bu sebeple, ifadeyi “Yusuf önde, kadın arkada kapıya doğru koştular.” şeklinde anlamak gerekir.
Kadın, Hazreti Yusuf’un gömleğini arkadan asılıp yırtar. Bu vaziyette kapı açıldığında birden kadının kocasıyla karşı karşıya kalırlar. Kadın, kocası daha bir şey demeden, ona konuşma fırsatı tanımayıp kendini savunmaya geçer. Âyet-i kerimede hem seçilen kelimeler hem de kelimelerin musikisi tabloyu çok güzel resmediyor. Biraz dikkatli bakıldığında beklenmedik bir netice karşısında şaşıran, kem küm eden, ne diyeceğini bilemeyen bir kadın psikolojisi görülüyor. Kadın kendini savunmak için Hazreti Yusuf’a iftira atıyor. Onu karalamak suretiyle kendini temize çıkarmak istiyor.
Böyle pespaye iftiralara maruz kalan sadece Yusuf (aleyhisselâm) değildir. Diğer bazı peygamber ve büyükler de bu türlü iftiralara uğramışlardır. Mesela Hazreti Davud ve Hazreti Süleyman da benzer iftiralara maruz kalmışlardır. Maalesef Eski Ahit’ten alınarak bu asılsız iddialar bazı filmlere de konu yapıldı. Herhangi bir insan için bile düşünülemeyecek ve ancak rezil insanların yapacağı bu gibi şeyler, Allah’ın en temiz kulları olan peygamberlere yakıştırıldı.
Bu konuda en bilinen örnek Meryem validemize atılan iftiradır. Mucizevî bir şekilde Hazreti İsa’yı dünyaya getirmesi karşısında o iffet abidesi annemizi karalamaya çalışmış ve buna dair iftiralar üretmişlerdir. Öyle ki, Kur’ân’ın ifadesiyle, لَقَدْ جِئْتِ شَيْئًا فَرِيًّا “Sen çok kötü bir şey yaptın!” demişlerdir. Âyetteki ‘feriyyen’ kelimesi ‘firye’ kökünden gelir. İftira kelimesi de aynı köktendir. Firye, hiç olmayacak bir şey, yolunda, usulünde olmayan, iftira gibi mânâlar taşır. Bu kelimeyle onlar zinayı kastediyorlar ve Meryem validemize üstü kapalı iftira atıyorlardı.
Ayrıca Peygamber Efendimiz’in tertemiz eşi olan Hazreti Âişe validemiz de münafıkların benzer iftirasına maruz kalmıştı. Bunun üzerine Cenab-ı Hak kıyamete kadar okuyacağımız âyetler indirmiş ve onun temiz ve iffetli bir kadın olduğunu ilan etmiştir.
Peygamberler ve onlardan sonra gelen büyükler böyle iftiralara maruz kalmışlarsa peygamber çizgisinde yürüyen hak erlerinin de aynı şeylere maruz kalmaları her zaman mümkündür. Allah korusun; “para çaldı” derler, “mal mülk edindi” derler, “ona buna baktı” derler, “makamını suistimal etti” derler. Bu yüzden Arapların ifadesiyle “perde arkasındaki genç kız” gibi iffet ve ismet dairesinde yaşamak gerekir. Nitekim peygamberler başta olmak üzere bütün büyükler, bu konuda olabildiğine hassas davranmış ve iffetlerine toz konduracak en ufak bir tavra girmemişlerdir. Son dönemin büyük simalarından Bediüzzaman Hazretleri de bu konuda çok hassastı. Bazıları onun itibarını sarsmak için ellerinden geleni yapıyor, başarılı olamayınca da yanına kadın ya da içki sokma gibi farklı yollara başvuruyorlardı. Bunların farkında olan Üstad da kapısını hem kendisi içeriden kilitliyor hem de talebelerine dışarıdan kilitletiyor ve bu tür komplolara karşı elinden gelen tedbiri alıyordu.
Bugün tebliğ ve irşat vazifesiyle meşgul olanlar da çok dikkatli olmalılar. Özellikle dini temsil konumunda olanlar bu konuda daha hassas davranmalılar. Bir öğrenci yanlış bir şey yaparsa netice ona göre küçük dairede kalır. Aynı yanlışı bir kurum idarecisi yaparsa ona göre yankı bulur. Bir de –Allah korusun– parmakla gösterilen biri bu yanlışı yaparsa neticesi geniş bir alana sirayet eder ve etrafta çözülmeler ve dağılmalar olur. O yüzden bir yandan çok dikkatli yaşamalı, diğer yandan da daima dua etmeli ve her zaman اَللَّهُمَّ احْفَظْنَا مِنْ بَيْنِ أَيْدِينَا وَمِنْ خَلْفِنَا وَعَنْ أَيْمَانِنَا وَعَنْ شَمَائِلِنَا وَمِنْ فَوْقِنَا وَنَعُوذُ بِعَظَمَتِكَ أَنْ نُغْتَالَ مِنْ تَحْتِنَا “Allahım, bizi önümüzden, arkamızdan, sağımızdan, solumuzdan, üstümüzden ve altımızdan gelebilecek bütün tehlikelerden ve azabına uğramaktan koru!” demeli. اَللَّهُمَّ أَحْسِنْ عَاقِبَتَنَا فِي الْأُمُورِ كُلِّهَا وَأَجِرْنَا مِنْ خِزْيِ الدُّنْيَا وَعَذَابِ الْآخِرَةِ “Allahım, her işte akıbetimizi güzel eyle ve bizi dünyada rezil olmaktan, ahirette de azaba uğramaktan koru!” diyerek Allah’a sığınmalı. Elden gelen bütün hassasiyet gösterilerek, her türlü tedbiri almaya çalışılsa da beşer olma itibariyle sürçüp günah işlemek her zaman ihtimal dahilindedir. İnsan bazen öyle hatalar işler ki Allah onu te’dib eder. Bu yüzden çokça “Ya Settâr, Ya Gaffar” diyerek zikirde bulunmalı, sık sık اِغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا كُلَّهَا وَاسْتُرْ عُيُوبَنَا كُلَّهَا وَلَا تُخْزِنَا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ “Rabbimiz, bütün günahlarımızı affet, bütün ayıplarımızı ört, bizi dünyada ve ahirette rezil rüsvay kılma.” demeli.
Burada, “Neden bu kadar hassas olmalıyız?” diye bir soru akla gelebilir. Hassas olmalıyız, çünkü iletişimin çok hızlandığı, dünyanın bir köy hâline geldiği günümüzde haysiyetimiz artık şahsilikten çıkmış, İslam ile bütünleşmiştir. Bir günah işlediğimizde o, şahsımızla alâkalı kalmaz İslam’a ve bütün Müslümanlara mal edilir. Böylece söz konusu günahın günahlık derecesi de artar. Öyle ki şahsî dairede işlenen küçük bir günah, büyük dairede büyük bir cinayet hâline gelebilir. Dolayısıyla duaya çok ihtiyaç var. Müminler birbirlerine çok dua etmeli ve ettikleri duaya uygun düşen bir hayat yaşamalılar.
Allah bizi Hazreti Yusuf, Hazreti Davud, Hazreti Meryem ve Hazreti Âişe gibi temkinli yaşamaya muvaffak kılsın. Onların maruz kaldığı iftiralara maruz kalmaktan da muhafaza etsin.
Âmin.