وَقَالَ لِلَّذِي ظَنَّ أَنَّهُ نَاجٍ مِنْهُمَا اذْكُرْنِي عِنْدَ رَبِّكَ فَأَنْسَاهُ الشَّيْطَانُ ذِكْرَ رَبِّهِ فَلَبِثَ فِي السِّجْنِ بِضْعَ سِنِينَ
“Yusuf (aleyhisselâm) (rüya yorumundan hareketle) onlardan kurtulacağına inandığı arkadaşına: ‘Efendine benden bahset.’ dedi. Fakat şeytan, efendisine söylemeyi ona unutturdu. Böylece Yusuf birkaç yıl daha hapishanede kaldı.”
Mukarrabînin İçtihadı ve Allah’ın İkazı
Peygamberler, ismet sıfatıyla serfiraz, yani masum olduklarından, onlara genel olarak bilinen mânâda bir günah isnat etmekten kaçınmak gerekir. Bununla beraber bazı istek ve icraatları kendi ulvi seviyelerine uygun düşmediğinden onlar, zaman zaman Allah’ın ikaz ve ihtarına muhatap olmuşlardır. Mesela mezkûr âyette bahsedilen durumda, zahiren başvurulacak sebepler tükenmiş gözüküyordu. Bazı vesileler bulunsa bile Hazreti Yusuf’un, yüksek konumu icabı, artık her şeyiyle Allah’a bağlanıp bütün çözüm ve neticeleri O’ndan istemesi beklenirdi. Daha doğrusu Cenab-ı Allah’ın muradı bu istikamette idi. Fakat o, melikin yanına gidecek kişiden aracılık talebinde bulundu. Bu durum, onun o mualla mevkiine uygun düşmemişti. Çünkü tamamıyla Allah’a dayanıp işlerini O’na havale etme (tefviz ve sika) makamındayken hafif de olsa bir sebebe meyletmişti. Mukarrabîn arasında saf tutan bir başyüce olarak, onun bu içtihadı –kendi seviyesi dikkate alınınca– isabetli değildi. Bir hadiste de ifade buyurulduğu gibi,109 Hazreti Yusuf bundan dolayı maksadına hemen ulaşamadı ve birkaç yıl daha hapiste kaldı. Benzer durumlar Hazreti İbrahim ile Hazreti Zekeriya’nın çocuk talep etmesinde, Hazreti Süleyman’ın mülk talebinde bulunmasında da söz konusudur. Evet bu tür istekler bizim gibi sıradan insanlar için normal görülse de Allah’ın seçkinlerden daha seçkin kulları olan peygamberler için uygun olmayabilir. Bu yüzden onlara her zaman Allah nezdindeki müstesna konumları açısından bakılmalıdır.
“Unutturma” fiilinin bu âyette şeytana isnat edilmesi, Zât-ı ulûhiyetin tenzih edilmesi açısından önemlidir. Evet unutan insan olsa da unutturan, şeytandır. Fakat yaratma her zaman Allah’a aittir. Esasında hayrı da şerri de yaratan Allah’tır. Ne var ki, Allah (celle celâluhu) şerden, kötülükten razı değildir. Onların işlenmesini istemez, bilakis onları yasaklar. Unutturma da genelde şerre sebebiyet verdiğinden dolayı şer olarak görülür ve Allah’a isnat edilemez. Vakıa Kur’ân’da unutturmanın Allah’a isnat edildiği yer de vardır.110 Ancak orada insanların Allah’ı unutmasına karşılık Allah’ın da insanlara kendilerini unutturması şeklinde bir mukabelede bulunma söz konusudur. Yoksa Kur’ân’ın bize öğrettiği genel ahlakî ölçüler içinde düşündüğümüzde, çirkin ve menfi görünen şeylerin Allah’a isnadı katiyen doğru değildir.
109 İbn Hibbân, es-Sahîh, 14/86.
110 Bkz.: Haşir sûresi, 59/19.