Yusuf sûresi, 12/43

وَقَالَ الْمَلِكُ إِنِّي أَرٰى سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعَ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ يَۤا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي رُؤْيَايَ إِنْ كُنْتُمْ لِلرُّؤْيَا تَعْبُرُونَ

“(Günün birinde) hükümdar dedi ki: ‘Ben rüyamda yedi semiz inek gördüm, bunları yedi cılız inek yiyordu. Bir de yedi yeşil başak ile yedi kuru başak gördüm. Ey efendiler: Siz rüya tabir ediyorsanız, şu rüyamın tabirini de bana bildirin!’”

Melikin Rüyası

Melik, firavunların bulunmadığı ve firavun unvanının kullanılmadığı bir dönemde devleti idare eden kişiyi ifade etmek için kullanılan Arapça bir kelimedir. Kelimenin Arapça olması, idaredeki ailenin Şam ya da Hicaz bölgesinden geldiği yönündeki tahmini güçlendiriyor. Firavun kelimesi ise aslen Mısırlılara ait olup çok eskiden beri siyasî liderler için kullanılmıştır.

Hazreti Yusuf kıssasında, tarihî bilgilerin yanında, dikkat edilmesi gereken kaderî bir plan da vardır. Allah Teâlâ, hâdiseleri öyle güzel ayarlamış, şahısları öyle bir araya getirmiştir ki ihtimal hesaplarına göre bütün bu şartların bir araya getirilmesi beşer kudretini aşar. Sanki bütün olaylar, Yusuf’u (aleyhisselâm) zirvelere taşımak için sıraya dizilmiştir. Bunlar, ıssız bir kuyuya atılması, kafilenin zamanında kuyuya uğraması, köle olarak saray erkanından insaflı birine satılması, dönemin kralının iyi biri olması ve rüya görüp yorumunu merak etmesi, bu arada Hazreti Yusuf’un rüya tabiriyle tanınması, hapishane hayatı, oradaki arkadaşlarının saray bağlantısı gibi o kadar çok birbirine bağlı ve esrarengiz hâdiselerdir ki bütün bunların tarihî seyir içinde insan eliyle ayarlanması mümkün değildir.

O dönemde Mısır’da rüyalara ayrı bir ehemmiyet verildiği anlaşılıyor. Rüyaları yorumlayan özel insanlar, kahinler mevcuttu. Rüya yorumcularının halk ve kral nezdinde önemli yerleri vardı. Dolayısıyla tam anlamıyla vahye bağlılık söz konusu olmasa da bu insanlar kısmen metafizik düşünceye açık yaşıyorlardı. O yüzden toplumda bir taraftan vahyin esintileri hissedilirken diğer yandan putperestliğin ve bedenî arzuların öne çıktığı bir hayatın yaşandığı görülüyor. Ayrıca o dönemde Mısır’da bir çeşit ruhçuluk da hâkimdi. Ölülerini mumyalayarak gömmeleri, bu ruhçuluk anlayışının bir tezahürüydü. Bu anlayışa göre beden ruhla beraber dünyadaki hâline benzer şekilde, fakat farklı bir boyutta yaşamaya devam edecekti. Bu yüzden bedenin çürümeden bütün hâlinde kalması ve ruha eşlik etmesi için mumyalama yapıyorlardı. Mısır’daki bu ruhçuluk anlayışının bazı filozoflarca Mısır’dan alınıp Yunan felsefesinin içine sokulduğu da ifade edilir.

O dönem Mısır’da ruhçuluk farklı yönlere kaymış ve dindeki çizgisinden çıkmış olabilir. Fakat insanların vahyin esintileri sayesinde, ruh ve bedenin ölümden sonra başka bir âlemde hayata devam ettiğine inandıklarını görüyoruz. Bu inanç onların metafizikten bütün bütün kopmadıklarını gösteriyor. Metafiziğe nispeten açık olmalarından dolayı rüyaya da önem veriyorlardı. İhtimal bazıları o rüyaları sermaye olarak değerlendiriyordu. Yani idare ve siyasette rüya meselesini kendi istedikleri istikamette kullanıyor ve görülen rüyaları yorumlamak için farklı metotlara başvuruyorlardı. Özellikle kahinlerin rüya yorumu konusunda maharetleri vardı. Ancak vahiyden beslenmedikleri için bazı rüyaların içinden çıkamıyor, acziyetlerini ifade ediyorlardı. Kralın rüyasını yorumlamada da çaresiz kalmış ve Kur’ân’ın ifadesiyle “Bunlar çok karışık rüyalar!” demişlerdi.

Rüyaların pek çoğu açık ve anlaşılır olmadığından tabire ihtiyaç duyar. Melik de rüyasının tabirini istiyor. İsteğini ifade ederken kullandığı تَعْبُرُونَ kelimesi, ‘ubûr’ masdarından gelir. Ubûr “karşıdan karşıya geçmek” demektir. Yolun bir kenarından diğerine geçmeyi ifade etmek için bu kelime kullanılır. Rüya yorumu için başka kelimeler yerine تَعْبُرُونَdenilmesi dikkat çekicidir. Bu kelimenin kök mânâsı, fizikten metafiziğe, metafizikten fiziğe, zahirden bâtına, bâtından zahire, objeden süjeye, süjeden objeye geçişler yaparak bir olayı yorumlamak demektir. Yani o, görünen ile görünmeyen âlemler arasında gidip gelerek, burada görülenlerin orada ne mânâya geldiğini, orada görülenlerin burada ne ile temsil edildiğini açıklamaktır. Bir diğer ifadesiyle rüya tabiri, uyurken metafizik âlemde görülen şeyleri, onların fizikî dünyayla irtibatını kurarak, metafizik-fizik bütünlüğü içerisinde yorumlamak demektir.

-+=
Scroll to Top