Yusuf sûresi, 12/51
قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ إِذْ رَاوَدْتُنَّ يُوسُفَ عَنْ نَفْسِهِ قُلْنَ حَاشَ لِلهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِنْ سُۤوءٍ قَالَتِ امْرَأَةُ الْعَزِيزِ الْاٰنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَا رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِهِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ
“Hükümdar o kadınları toplayıp: ‘Ne idi sizin Yusuf’la meseleniz? Siz Yusuf’u elde etmeye çalıştığınızda durum ne idi, Yusuf nasıl davrandı?’ diye sordu. Onlar da: ‘Hâşâ! Allah için söylemek gerekirse, onun bir kötülüğünü bilmiyoruz.’ dediler. O sırada vezirin eşi: ‘İşte şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan kâm almak isteyen bendim. O ise tam sadık ve dürüst insanlardandır.’ diye itiraf etti.”
Zindan Dönemi Sona Eriyor
Kadınlar daha önce Hazreti Yusuf’un (aleyhisselâm) güzelliğine vurulmuşlar, onun bir melek olduğunu söylemişlerdi. Burada ise onun masumiyetini vurgulu bir şekilde ilan ediyorlar. Demek ki baştan beri onun masumiyetini kabullenmiş ve kralın huzurunda bunu açıktan söyleme gereğini duymuşlardı. Ardından bir itiraf da Zeliha’dan geldi. İlerleyen yaşıyla beraber kalbinde ağır basan insaf duygusu sayesinde hem kendi suçunu hem de Yusuf’un (aleyhisselâm) masumiyetini açıkça ilan etti. Bunlar Hazreti Yusuf’un masumiyeti için halkın nazarında kuvvetli birer delil teşkil ediyordu.
Evet, yıllar sonra da olsa doğru ile yanlış ortaya çıkar, haklar, itibarlar iade edilir, nihayet mazlumların yüzü güler. Kur’ân’da çok defa temas edildiği üzere bir dönemin ezilenleri, mazlumları, mağdurları başka bir dönemin itibarlı, hakperest, salih vârisleri olurlar. Bundan dolayıdır ki imtihanlar yaşanıp zor durumlara maruz kalındığında, ciğerlerimizi delen en acımasız olaylar yaşandığında dahi elden geldiğince iyilikler yapılmalı ve netice Allah’a bırakılmalı, O’nun muradı takip edilmelidir. Zira O, her şeyi görüyor, biliyor, o büyük kader çarkını, her şeyi aşkın kudretiyle ve hayret veren hikmetiyle an be an çevirmeye devam ediyor.