Yusuf sûresi, 12/65
وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ إِلَيْهِمْ قَالُوا يَۤا أَبَانَا مَا نَبْغِي هٰذِهِ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ إِلَيْنَا وَنَمِيرُ أَهْلَنَا وَنَحْفَظُ أَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَعِيرٍ ذٰلِكَ كَيْلٌ يَسِيرٌ
“Yüklerini açınca zahire bedellerinin, yükleri içine geri konulduğunu gördüler ve: ‘Sevgili babamız!’ dediler. ‘Daha ne istiyoruz, işte verdiğimiz zahire bedellerimiz de bize geri verilmiş! Bununla yine ailemize erzak getiririz, kardeşimizi de koruruz, hem bir deve yükü de fazla alırız. Çünkü bu sefer aldığımız, az bir ölçektir (ihtiyacımıza yetmez).’”
İade Edilen Ücretle Verilen Mesaj
Hazreti Yusuf, kardeşlerini gönderirken onlardan bir dahaki gelişlerinde Bünyamin’i de getirmelerini istemişti. Fakat sadece bu istekle kalmamış, onların tekrar gelmelerini sağlayacak, Bünyamin’i getirmeleri için onlara ve babasına güven duygusu verecek uygulamalarda da bulunmuştu. Bunlardan biri, erzak bedellerini yükün içine koymasıydı. Yardım almaya gelenlerden karşılık olarak bir bedel alınıyordu. İmkânı olanlardan altın, gümüş ya da para, kimilerinden koyun keçi, kimilerinden de daha başka şeyler kabul ediliyordu. Kardeşlerinin nasıl bir bedel karşılığında erzak almaya geldikleri âyette açıkça beyan edilmiyor. Fakat yüklerin içine sığacak ebatta bir şey olduğu anlaşılıyor. Bu bedel ne idiyse, Hazreti Yusuf onu kardeşlerine gizlice iade etmişti. Bu bir kayırma değildir. Bir peygamber haksızlık yapmaz, haksızlık sayılabilecek muamelelerde bulunmaz. Öyleyse o bedeli kendi imkânlarından karşıladığını düşünebiliriz. Böyle bir muameleyle o, hırs sahibi olmadığını, parada pulda gözü bulunmadığını, hakkı olan bedeli bile almadığını göstermek istemiştir.
Yüklerin içinden erzak bedeli çıkınca, Hazreti Yakup (aleyhisselâm), bunun sırlı bir mesaj olduğunu sezmişti. Ancak neler olup bittiğini bilmesi için açık bir delile ihtiyacı vardı. Bu yüzden çocuklarının talebini kesin bir şekilde reddetmedi, açık bir kapı bıraktı ve öncelikle sağlam bir söz vermelerini istedi.